Çok kıdemli bir dostumdur kendisi. En iyi o bilir içimdekileri. En güzel o dinler , en içten o paylaşır duygularımı.
Yalanı yok bir kere , kafasından ne geçiyorsa , neyi dile getirmek istiyorsa onları konuşur.
İkiyüzlü olmayı da hiç sevmez , neyse halin vaziyetin vurur yüzüne.
Ağlasan da sahip çıkar hıçkırıklarına , gülsen de tebessüm eder usulca.
Saatlerce dinler bıkmaz usanmaz, başından savmaz. Sonsuz sabrı var bütün olan bitene.
Sessizce konuşur bazen , dinlerim. Anlamasam da dinlerim , içinden çıkamasam da , anlamlandıramasam cümlerlerini
olsun sorarım kendisine , neydi bu ? diye..
Tedirgin oluyor insanlar , karanlık oluşundan. Ürküyorlar sessizliğinden.Bildikleri tek şey mavi günlerin güzelliği.
Despot kurallar edinmişler , o kadar uzaklar bu güzelliğe.
Uyku, ÖNEMLİ.
Dengen, BOZULUR.
Yarasa gibi hayat mı yaşanır.
Organlarını RAHAT BIRAK.
Vs. vs. Hayata bir bakış açısıdır, gece. Aptallar bunu bir problem olarak görse de , zeki insanlar bu güzelliğin farkındadır.
İnsanın kendisini dinlemesi , bazı şeyleri sindirmesi , düşünmesi için en ideal zamandır.
Dengesi bozuk insanlar tabiki bunun bilincinde olamaz.günlük hayatlarına en önemli kararları sıkıştırırlar. Alel acele,
tamam ya mevzu bu diye kestirip atılmış kararlardan başka bir şey çıkmaz ortaya.
Yarasa gibi hayat mı yaşanır diyerek ahkam kesmeyi çok iyi bildikleri halde kimsenin fark edemediği noktaları
aslında bir yarasanın çok rahat gördüğünü bilmezler. Gün boyu yerler içerler , olan biten zulmü inşa ederler ama asıl mevzu
uyurken organlar dinlenir. Yemiyeceksin kıtlıktan çıkmış gibi , organların gündüzde dinlenir.
En iyi tanıktır, gece. Yaşananlara, yaşanmışlıklarıma.Bordo rujlu bir kadın , yavaşça içiyor sigarasını. Dudaklarından çehresine
sonra semaya doğru hüzünle dağılan dumanı seyre dalar. Bir tek ona karşı budamıyorum dilimin dikenlerini.
Velev ki bazı zamanlar cevaplarımın hadsizliği damarlarımın boyuna raştlaşmayacak kadar kibirli. Buna rağmen aziz bedeni çirkinliğime
aldırmıyor.Ucube sırlarımı döküyorum kucağına , sefiliz diyor galatanın rıhtımında. Çoktan az , azdan çok sinirleniyor ama kaderin
şuursuzluğuna veriyor. bazen raksla cebelleşiyor kulağıma aşina melodiler. O zaman tahriş ederek yoruyor cildini. Benimle beraber
soluğu kağıtlarda alıyor , kalem resmediyor yaşananları , izliyoruz uzaktan. yorgun ve cılız gözlerimizle.
Bazen kabahatlerimi aldığımda karşımıza , kamburu bir düzlüğü terketsede sesini çıkarmıyor.
çehremde ki yamuk çizgiler bir tek geceye sırra kalem basabiliyor ve de çatık kaşlarım.
Böyle bir dostun yanında olmak varken arafta kalmayı tercih ediyorsunuz. Siz de haklısınız , arafta kalmak sebat etmekten daha şatafatlı , evet. Oysa onun var oluşuna düşkün ve kibirli bir duruşum var. Şimdi sökün sökebilirseniz geceye sebat edişimi !
Kalemimhuzur
8 Aralık 2015 Salı
25 Ekim 2015 Pazar
AZİZİM !
Tutukluklara meyilliyim. Tutuk kapı kilitlerine, tutuk kalplere, tutuk insanlara meyilliyim.
Dinle azizim ;
Kadın hisseder ama hep bekler, sabreder. Onu aramadığınız zaman mantıklı bir açıklama bekler.
Hiç öyle yutturduğunuzu felan zannetmesinler, kadın yalanı hisseder. Kapıyı çalışından, gözlerini devirişinden hisseder. Hafiften tebessüm edip geçer gider. Sabreder, bütün hırçınlıklarınıza,aksiliklerinize tahammül eder. Çığlığınıda kendisi susturur, gözyaşınıda kendisi siler.
Zor günlerinii kendisi atlatır. İçinde ki bütün camı çerçeveyi indirir , o yokuşu çıkarken.
Şöyle de bir gerçek vardır azizim ! Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından korkmaz çünkü onun güveni kendi kanatlarınadadır.
Bak azizim. İyi kadınlar öyle kolay kolay gitmez.Zoru, dik yokuşları görünce terk etmez hemen öyle.
Sabı denilen illette burada devreye girer.Her şeyin ama her şeyin farkındadır. Hatta gitmesi gerektiğinin bile. Bir süre sonra kafasına koymuştur. Yine de gitmeden önce etrafına şöyle bir bakınır. gidişi ne kadar üzecek adamı ?
İstediği kadar düşünmüş olsa da daha fazla gözlerini kapatamaz, kanatamazda. Kendini karanlıklara atamaz. Orada olmasının bir şeye değmediğini çok iyi görmüştür. Adam tarafından terk edilse bile hikayenin sonu olmadığını bu hikaye de onunla olan kısmın son bulduğunu bilir. Kendine bir iyilik yapması gerektiğinin farkına vararak kalkar ayağa. Onu hiç olarak gören birini her şeyi yapmaktan vazgeçer çünkü ne kadar kıymet verdiyse o kadar erken gitmiştir adam.
Bak azizim. Bu yüzden en çok kendine güven, kendini sev, kendini önemse.Ve sırf seviyorsun diye birinin seni incitmesine izin verme. Yoksa sen tüm camı çerçeveyi indirmişken bir bakmışsın kalbinde ki adamın eli bile kanamamış.
Azizim. Seni kırmaktan başka bir şey yapmayan birinin seni sevdiğine, değer verdiğinede inanma.Sana gelicem dese bile bekleme.Yoksa içinde ki çocuğu üzerler , incitirler umutlarını.Unutmata niyetlenirsin ama un ufak olursun. Yapma azizim. Kapının kilidi tutukluk yapıyorsa eğer hiç bir anahtar açmaz, Zorlama.
Yok öyle ihtimaller felan olacaksa ihtilal gibi olacak. Sevecekse darma duman döndürecek o devranı.Baktı olmuyor sözler vermeyecek , vaadlerde bulunmayacak. konuşmayacak arkadandan , dillendirmeyecek senin sevdanı. Seni kendinde tutuklu kılmaycak, sana tutuklulukta yapmayacak.
Yaşanmaz öyle azizim. İhtimali değil , ihtilali yetecek.
Sakın salma kendini. Süslü sözlerede inanma.Sen sen ol azizim unutma nasıl kandırıldığını. Semin yeni sokakların olacak ve tutukluk yapmayan kapıların.
VE ŞİMDİ ;
Bildiğim her şeyi unutasım , başı boş sahilde dolaşasım var. İte köpeğe bulaşasım var. Küstüğüm herkese bulaşasım, Aramayıp süründüresim var. Arayanı da aramayanıda , yarayınıda yaramayınıda boşveresim var.
Ben sıkıntıyım azizim. Varlığı belirsiz bu aralar. Ama bilmiyor , varlığı belirsiz olanın anlaşılmaz yokluğu.
Bilmiyor , gözyaşlarını kendi silen kadının gücünü. Kendi başına düşer , tökezlenir yuvarlanır amma velakin atlatır o zor günleri. Bilmeyişi nafile , böyle bir kadında hissetmez kimsenin yokluğunu.
Dinle azizim ;
Kadın hisseder ama hep bekler, sabreder. Onu aramadığınız zaman mantıklı bir açıklama bekler.
Hiç öyle yutturduğunuzu felan zannetmesinler, kadın yalanı hisseder. Kapıyı çalışından, gözlerini devirişinden hisseder. Hafiften tebessüm edip geçer gider. Sabreder, bütün hırçınlıklarınıza,aksiliklerinize tahammül eder. Çığlığınıda kendisi susturur, gözyaşınıda kendisi siler.
Zor günlerinii kendisi atlatır. İçinde ki bütün camı çerçeveyi indirir , o yokuşu çıkarken.
Şöyle de bir gerçek vardır azizim ! Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından korkmaz çünkü onun güveni kendi kanatlarınadadır.
Bak azizim. İyi kadınlar öyle kolay kolay gitmez.Zoru, dik yokuşları görünce terk etmez hemen öyle.
Sabı denilen illette burada devreye girer.Her şeyin ama her şeyin farkındadır. Hatta gitmesi gerektiğinin bile. Bir süre sonra kafasına koymuştur. Yine de gitmeden önce etrafına şöyle bir bakınır. gidişi ne kadar üzecek adamı ?
İstediği kadar düşünmüş olsa da daha fazla gözlerini kapatamaz, kanatamazda. Kendini karanlıklara atamaz. Orada olmasının bir şeye değmediğini çok iyi görmüştür. Adam tarafından terk edilse bile hikayenin sonu olmadığını bu hikaye de onunla olan kısmın son bulduğunu bilir. Kendine bir iyilik yapması gerektiğinin farkına vararak kalkar ayağa. Onu hiç olarak gören birini her şeyi yapmaktan vazgeçer çünkü ne kadar kıymet verdiyse o kadar erken gitmiştir adam.
Bak azizim. Bu yüzden en çok kendine güven, kendini sev, kendini önemse.Ve sırf seviyorsun diye birinin seni incitmesine izin verme. Yoksa sen tüm camı çerçeveyi indirmişken bir bakmışsın kalbinde ki adamın eli bile kanamamış.
Azizim. Seni kırmaktan başka bir şey yapmayan birinin seni sevdiğine, değer verdiğinede inanma.Sana gelicem dese bile bekleme.Yoksa içinde ki çocuğu üzerler , incitirler umutlarını.Unutmata niyetlenirsin ama un ufak olursun. Yapma azizim. Kapının kilidi tutukluk yapıyorsa eğer hiç bir anahtar açmaz, Zorlama.
Yok öyle ihtimaller felan olacaksa ihtilal gibi olacak. Sevecekse darma duman döndürecek o devranı.Baktı olmuyor sözler vermeyecek , vaadlerde bulunmayacak. konuşmayacak arkadandan , dillendirmeyecek senin sevdanı. Seni kendinde tutuklu kılmaycak, sana tutuklulukta yapmayacak.
Yaşanmaz öyle azizim. İhtimali değil , ihtilali yetecek.
Sakın salma kendini. Süslü sözlerede inanma.Sen sen ol azizim unutma nasıl kandırıldığını. Semin yeni sokakların olacak ve tutukluk yapmayan kapıların.
VE ŞİMDİ ;
Bildiğim her şeyi unutasım , başı boş sahilde dolaşasım var. İte köpeğe bulaşasım var. Küstüğüm herkese bulaşasım, Aramayıp süründüresim var. Arayanı da aramayanıda , yarayınıda yaramayınıda boşveresim var.
Ben sıkıntıyım azizim. Varlığı belirsiz bu aralar. Ama bilmiyor , varlığı belirsiz olanın anlaşılmaz yokluğu.
Bilmiyor , gözyaşlarını kendi silen kadının gücünü. Kendi başına düşer , tökezlenir yuvarlanır amma velakin atlatır o zor günleri. Bilmeyişi nafile , böyle bir kadında hissetmez kimsenin yokluğunu.
18 Eylül 2015 Cuma
Ne Güzel
Ne güzel abi olur senden. Sahiplenişlerinin bi tanımı yoktur evrende. " Sahiplenmek " kavramının en güzel temsilcisisin. Bu kavram senden başka kimsede böyle güzel kişilik bulmadı.
Ne güzel dost olur senden. Elinde paylaşabileceğin ekmek, yüreğinde şefkat, sigaranda ki hüzün bile ne çok yakışır sana. Karşındakinin derdiyle dert , derdine tebessüm olursun sen.
Ne güzel yar olur senden. Nasılda görmez gözün sevdalığından başkasını. "Sadıklık" kavramının en güzel karakterisisin sen.
Ne güzel koca olur senden. Taşı sıkıp suyunu çıkaran, hamallık yapan , limon satan ama hiç içerlemeden evine ekmek götürürsün.
Ne güzel baba olur senden. Kızını her şeyden sakınarak , oğluna cesaretli olmayı ne güzel öğretirsin sen.
Sen ne güzel ADAMSIN böyle. Bütün bu güzelliklerini görmeyerek seni bolca içtiğin sigara dumanına boğan o KADIN . Senin HER ZERRENE kurban olsun be !
Ne güzel dost olur senden. Elinde paylaşabileceğin ekmek, yüreğinde şefkat, sigaranda ki hüzün bile ne çok yakışır sana. Karşındakinin derdiyle dert , derdine tebessüm olursun sen.
Ne güzel yar olur senden. Nasılda görmez gözün sevdalığından başkasını. "Sadıklık" kavramının en güzel karakterisisin sen.
Ne güzel koca olur senden. Taşı sıkıp suyunu çıkaran, hamallık yapan , limon satan ama hiç içerlemeden evine ekmek götürürsün.
Ne güzel baba olur senden. Kızını her şeyden sakınarak , oğluna cesaretli olmayı ne güzel öğretirsin sen.
Sen ne güzel ADAMSIN böyle. Bütün bu güzelliklerini görmeyerek seni bolca içtiğin sigara dumanına boğan o KADIN . Senin HER ZERRENE kurban olsun be !
16 Eylül 2015 Çarşamba
Fesleğen
Bir hikayem var daha bitmemiş olan. Verilmiş sözler var tutulamayan. Vazgeçilmiş hayaller var vaadlerini yarıda bırakan. Kavuşmak bilmeyen sevdam var.
Var da var. Hangi birini yazsam bilemiyorum. İçimi sadece buraya dökebiliyorum , çünkü kimse çıkar gözetmeden dinliyor.
Düşüncelerin çıkmazındayım tam bu saatlerde. Düşünmeye takatim kalmadı artık. Sabretmeye gücüm, canımı koparırcasına öğrendiğim gerçekleri bastırmaya yerim kalmadı artık. Ne senin olanları anlatmaya yüzün ne de benim gerçekleri senden dıuymaya cesaretim kalmadı.
Her şeyini bildiğim halde başka birine sevdalandığını bana söyleyemiyorsun ya, nasıl utanıyorum, nasıl yüzüm düşüyor yere. Birlikte baktığımız göğe uzun zamandır hasretim. Ya yüzümü kaldır yerden ya da kendi yüzüne sahip çık. Topla cesaretini gel. Tıpkı ona dediğin gibi küfrün tövbene karışsa da gel. Kaybolan cesaretini bul zira farklı sokaklardayım bu sefer. Işık yok , göğü bile yokluğunun karanlığı zapt etmiş. Bul kendini oralarda adam , yoksa beni bulamayacaksın. Bul işte adam yoksa sevdam yerde kalacak.
Sana biraz benden bahsetmek istiyorum , bu sıra geride bıraktığın bet' ten. İçine ata ata tükenen , kalbimin tepki verirken yorgun düşüp direnemeden kabullenişi, hissiz, sessiz, aldanmış.
Kafam uğultular içinde , sessizliğinde. Neden biliyor musun Çünkü ayaklarımın sana gelen sesini duymadığın için.Aklım bende değil günlerdir , geri istiyorum. Mecbur bırakılmış benliğim arkamı dönüp gitmekten de yorgun.iteleyerek çıkıyor kelimeler resmen dilimden.Ruhumda bi ağırlık , fazla ağır , yerleşmiş her hücreme , özlemin. Biliyo musun , özledim. Beni sevdiğin o günleri çok özledim.
UYKU. Bende ki yerini bilirsin , artık tahtını kahveye , sigara ya, sezen' e bıraktı. Böyle durduk yere gözlerim doluyor, birden ıslanıyor kirpiklerim. Kirpik demişken sana bir şey söyleyeyim.Kirpiklerini de çok seviyorum ben senin sık ve uzun. Ve tanıdık gelecek bu söyleyeceğim şey " aynı babam gibi "
Sen babama çok benziyorsun. Bunu hep derim lakin bir şey öğrendim , senden. Bir insan her kime olursa olsun , ne kadar çok benzerse benzesin tutmuyormuş yerini.Seni onun yerine koyduğum zamanlarda oldu.Zaten kızlar babalarına çok benzeyen adamlara aşık olurmuş.Sen öylesine tepeden tırnağa benzerdin.Bu yüzdendir belkide canım darlandığım da kendimi yanına , yaka paça atışım. Bu kanıyı tabi ki sende ispatladın bana. Ben sevdalığına ne kadar benzesem de onun gibi olamadım. Ah be gözlerine kurban olduğum , vakti geldi artık seni ona teslim etmemin. Şimdi bizim yerimizi koca bir eyvallah alacak , ne garip.
Canımın içii, anlayacağın Sicim iyice inceldi. Artık yağmur taklitiydi. Fesleğen ve güneş misali olduk seninle. Yetişmek için güneşin her nimetine muhtaçken gölgesine razı olur hale gelmişiz. Yalnız gökyüzümüz bir olduğu halde güneşlerimiz farklıymış.
.En derinimden vuruyor beni bu döngü. Yalnız güneşin bizi terk ettiği farklı birer fesleğeniz şimdi..
Var da var. Hangi birini yazsam bilemiyorum. İçimi sadece buraya dökebiliyorum , çünkü kimse çıkar gözetmeden dinliyor.
Düşüncelerin çıkmazındayım tam bu saatlerde. Düşünmeye takatim kalmadı artık. Sabretmeye gücüm, canımı koparırcasına öğrendiğim gerçekleri bastırmaya yerim kalmadı artık. Ne senin olanları anlatmaya yüzün ne de benim gerçekleri senden dıuymaya cesaretim kalmadı.
Her şeyini bildiğim halde başka birine sevdalandığını bana söyleyemiyorsun ya, nasıl utanıyorum, nasıl yüzüm düşüyor yere. Birlikte baktığımız göğe uzun zamandır hasretim. Ya yüzümü kaldır yerden ya da kendi yüzüne sahip çık. Topla cesaretini gel. Tıpkı ona dediğin gibi küfrün tövbene karışsa da gel. Kaybolan cesaretini bul zira farklı sokaklardayım bu sefer. Işık yok , göğü bile yokluğunun karanlığı zapt etmiş. Bul kendini oralarda adam , yoksa beni bulamayacaksın. Bul işte adam yoksa sevdam yerde kalacak.
Sana biraz benden bahsetmek istiyorum , bu sıra geride bıraktığın bet' ten. İçine ata ata tükenen , kalbimin tepki verirken yorgun düşüp direnemeden kabullenişi, hissiz, sessiz, aldanmış.
Kafam uğultular içinde , sessizliğinde. Neden biliyor musun Çünkü ayaklarımın sana gelen sesini duymadığın için.Aklım bende değil günlerdir , geri istiyorum. Mecbur bırakılmış benliğim arkamı dönüp gitmekten de yorgun.iteleyerek çıkıyor kelimeler resmen dilimden.Ruhumda bi ağırlık , fazla ağır , yerleşmiş her hücreme , özlemin. Biliyo musun , özledim. Beni sevdiğin o günleri çok özledim.
UYKU. Bende ki yerini bilirsin , artık tahtını kahveye , sigara ya, sezen' e bıraktı. Böyle durduk yere gözlerim doluyor, birden ıslanıyor kirpiklerim. Kirpik demişken sana bir şey söyleyeyim.Kirpiklerini de çok seviyorum ben senin sık ve uzun. Ve tanıdık gelecek bu söyleyeceğim şey " aynı babam gibi "
Sen babama çok benziyorsun. Bunu hep derim lakin bir şey öğrendim , senden. Bir insan her kime olursa olsun , ne kadar çok benzerse benzesin tutmuyormuş yerini.Seni onun yerine koyduğum zamanlarda oldu.Zaten kızlar babalarına çok benzeyen adamlara aşık olurmuş.Sen öylesine tepeden tırnağa benzerdin.Bu yüzdendir belkide canım darlandığım da kendimi yanına , yaka paça atışım. Bu kanıyı tabi ki sende ispatladın bana. Ben sevdalığına ne kadar benzesem de onun gibi olamadım. Ah be gözlerine kurban olduğum , vakti geldi artık seni ona teslim etmemin. Şimdi bizim yerimizi koca bir eyvallah alacak , ne garip.
Canımın içii, anlayacağın Sicim iyice inceldi. Artık yağmur taklitiydi. Fesleğen ve güneş misali olduk seninle. Yetişmek için güneşin her nimetine muhtaçken gölgesine razı olur hale gelmişiz. Yalnız gökyüzümüz bir olduğu halde güneşlerimiz farklıymış.
.En derinimden vuruyor beni bu döngü. Yalnız güneşin bizi terk ettiği farklı birer fesleğeniz şimdi..
25 Ağustos 2015 Salı
Ayrılığın Hediyesi
Canım acımıyor adam. Canım yerinden kopuyor. Kükrüyor , bağırıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Canıma bir şeyler oldu adam , yardım et. Durdur şu zamanı , dindir acımı. Kurbanın olayım adam
dindir göz yaşlarımı. Ayrılığının hediyesi midir tüm bunlar ?
Sen benim için hep adam olarak kalacaksın. Çünkü ben seni bu yüzden sevdim, sen olduğun için.
Bütün yapmacıklarından uzak oluşlarını sevdim. Samimiyetini sevdim adam. Birisini sırf o olduğu için sevdin mi sen ?
Nasıl bir şey olduğunu bilir misin ? Ben bilirim çünkü sırf seni sen olduğun için sevdim. Sen benim sevdamsın , senin adamlığındır benim sevdam.
Bu yüzden ben kimseye laf söyletmem sevdama. Hatununsam eğer kimse laf söyleyemez benim adamıma.
Hep hayal ettim , o güzel yüzünü dizime koyuşlarını. Öyle sevdim seni , sarı saçlarına , sakallarına bir gün dokunabilmeyi düşleyerek
sevdim.. Bütün korkularımı bir kenara bırakarak tutundum sana. Tüm kalbimle sarıldım sana. Bütün saflığımla öptüm seni.
Senden gelen güzellikler evet hep benimle ama biliyor musun bütün kötü olan şeyler bile başımın üstünde. Yeter ki senden olsun.
Yeter ki senden eğilsin başım. Ben böyle sevdim seni adam . Küçücük kalbimle kocaman sevdim seni.
Sana dair çoğu şeyi merak ederek yaşadım. Mesela sana sarıldığım zaman kokunu merak ettim. Yanağına dudağımın değdiği o anı merak ettim.
Elimi sıkıca tutup geziceğimiz , ezbere bildiğim o bursa sokaklarını merak ettim. Hayaller kurdum hep. Şimdi ne olacak ?
Kapımı ayrılık çaldı adam. Korkuyorum . Açamıyorum o kapıyı. Ben seni çok güzel sevdim be adam. Anla işte çok güzel sevdim.
Bu sevdanın hatrına koru beni yokluğundan.
Biliyor musun bugün babam benimle ilk defa bu kadar açık konuştu. Normalde kızması lazımdı bir erkek için ağlamama.
Ona tek dediğim şey canım çok yanıyor baba dedim. Sadece sarıldı bana. Üzülme, tek bir göz yaşın için yapamayacağım şey yok dedi.
Hıçkıra hıçkıra ağladım göğsünde. Gidişin için yapabileceği hiç bir şey yoktu çünkü. Merak etme ama savundum seni.
Niye bu kadar üzülüyorsun dedi. Derin bi nefes alarak cevap verdim. Çünkü senden sonra tanıdığım ikinci adamdı baba dedim. Adam gibi adam.
Gitti , durduramadım dedim.
Ya sonra ? Sonrası ne biliyor musun ben sana söyleyim. Bu işin sonrası sadece benim yalnızlığımdır. Hatunundan sana vedadır sonrası.
Seni çok seviyorum. Allah' a emanet ol adam. Çünkü seni en iyi o koruyabilir. Allah' a emanet ol.
Canıma bir şeyler oldu adam , yardım et. Durdur şu zamanı , dindir acımı. Kurbanın olayım adam
dindir göz yaşlarımı. Ayrılığının hediyesi midir tüm bunlar ?
Sen benim için hep adam olarak kalacaksın. Çünkü ben seni bu yüzden sevdim, sen olduğun için.
Bütün yapmacıklarından uzak oluşlarını sevdim. Samimiyetini sevdim adam. Birisini sırf o olduğu için sevdin mi sen ?
Nasıl bir şey olduğunu bilir misin ? Ben bilirim çünkü sırf seni sen olduğun için sevdim. Sen benim sevdamsın , senin adamlığındır benim sevdam.
Bu yüzden ben kimseye laf söyletmem sevdama. Hatununsam eğer kimse laf söyleyemez benim adamıma.
Hep hayal ettim , o güzel yüzünü dizime koyuşlarını. Öyle sevdim seni , sarı saçlarına , sakallarına bir gün dokunabilmeyi düşleyerek
sevdim.. Bütün korkularımı bir kenara bırakarak tutundum sana. Tüm kalbimle sarıldım sana. Bütün saflığımla öptüm seni.
Senden gelen güzellikler evet hep benimle ama biliyor musun bütün kötü olan şeyler bile başımın üstünde. Yeter ki senden olsun.
Yeter ki senden eğilsin başım. Ben böyle sevdim seni adam . Küçücük kalbimle kocaman sevdim seni.
Sana dair çoğu şeyi merak ederek yaşadım. Mesela sana sarıldığım zaman kokunu merak ettim. Yanağına dudağımın değdiği o anı merak ettim.
Elimi sıkıca tutup geziceğimiz , ezbere bildiğim o bursa sokaklarını merak ettim. Hayaller kurdum hep. Şimdi ne olacak ?
Kapımı ayrılık çaldı adam. Korkuyorum . Açamıyorum o kapıyı. Ben seni çok güzel sevdim be adam. Anla işte çok güzel sevdim.
Bu sevdanın hatrına koru beni yokluğundan.
Biliyor musun bugün babam benimle ilk defa bu kadar açık konuştu. Normalde kızması lazımdı bir erkek için ağlamama.
Ona tek dediğim şey canım çok yanıyor baba dedim. Sadece sarıldı bana. Üzülme, tek bir göz yaşın için yapamayacağım şey yok dedi.
Hıçkıra hıçkıra ağladım göğsünde. Gidişin için yapabileceği hiç bir şey yoktu çünkü. Merak etme ama savundum seni.
Niye bu kadar üzülüyorsun dedi. Derin bi nefes alarak cevap verdim. Çünkü senden sonra tanıdığım ikinci adamdı baba dedim. Adam gibi adam.
Gitti , durduramadım dedim.
Ya sonra ? Sonrası ne biliyor musun ben sana söyleyim. Bu işin sonrası sadece benim yalnızlığımdır. Hatunundan sana vedadır sonrası.
Seni çok seviyorum. Allah' a emanet ol adam. Çünkü seni en iyi o koruyabilir. Allah' a emanet ol.
23 Ağustos 2015 Pazar
Ömrüme Ömür Oluşuna
Bitmeyen gecenin sonunda şafağa ilerliyor saat denilen zaman illeti. Şimdi bir kaç şey söyleyeceğim.
İçimden sana dökülen. Sanki karşımdaymışsın da galata kulesini seyre dalarken salaş bir balıkçı lokantasından yazıyorum sana.
Bu cümlemin bir düşten ziyade gerçek olmasını dileyerek.
İstanbul' un gürültüsü içinden koşarcasına kendimizi kurtarmışız da boğazın sessizliğinde susup kalmışız gibi.
Susmak dedim de sana bir kadından susmanın ne demek olduğunu anlatarak çalmak istiyorum içimde ki melodileri.
Bir tartışma yaşarsan benimle , oldu da bir konuda anlaşamadık seninle , kızıyorsam sana , bağırıp çağrıyorsam , korkma bundan.
Belki de sana danışarak düzeltmek istiyorumdur bazı şeyleri. Kızmışımdır ama bir hatun deyişine geçecek olan sinirimi tanımanı istiyorum.
Beni sakın ola ki susturma, çünkü adamım susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Senin bana verecek olan tepkini ölçmek için saçma sapan cümleler kurarsam sana, yık alfabemi. Başından savurmaya kalkma.
Kızarım,sinirlenirim hatta öfkelenip gidicem demeye kalkarsam koy adamlığını masaya. Kadehini vurduktan sonra dilinden dökülsün sert bir uslupla.
De ki hatun sıkıyorsa git , ben salmadan adım atamazsın , olur da atarsan adımın bana olmasın de bana. Kalakalayım seninle.
Bilirsin uykuyu severim. Hırçınlığımdan saklanabildiğim en güzel sığınağımdır genellikle. De ki kaçtığın bir şey varsa eğer tek sığınağın benim.
Gün gelirde seni yaralarsam eğer yine sığınağın ben olacağım. Çünkü yaranın tek ilacı sevdayı bulduğun kalptedir. Bileyim senden kaçışım olmayacağını.
Fark edişlerimi bir kenara atmaya kalkma. Benimle yürüdüğün bu yolda yanımda ol. Canına tak edersem bir gün kızmam sana. Yinede canın sağ olsun.
Çünkü benim canım hep sağlam. Çıt kırıldım olamadım hiç bir zaman, başıma gelen her karanlığa yenilmeyerek oluştururum içimde ki güçlü kadını. En kıdemli darbelerle
kazandım bu ödülü.Bu yüzden canın sağ olsun.
Dibine kadar içtin mi bu gece ? Masanda olmayışıma mı yanayım , karşımdaymışsın gibi konuşmama mı ?
Birer melodiden oluşan bu müziği hiç susturma sen , ben yine sana dökerim içimi. Şimdi sevgilim tam da şimdi sana olan sevgimi anlaya biliyor musun ?
Diyeceğim o ki seni böylesine güzel seven bu kadının ömrüne ömür ol. Sevdasına sadık ol. Kurduğunuz bütün hayallerin gerçeği olun.
Balıkçı lokantasında güzel şeylere için tıpkı sevdanız gibi. Gülümseyerek beş on kalaslıklarına kalksın kadehi.
Olur ya hayat bu tüm bu sevdanın bir önemi kalmazsa sende günün birinde , aranızda ki en kıdemli darbelere kaldırın kadehlerinizi. Tıpkı galata kulesinin yıkılmayışı
gibi sağlam durun birbirinizin ardında. Beş savaş geçirip on beş yara alsanız da, rasathane olup depremlere şahit olsanız da, fırtına çıktığında kubbeniz de uçsa.
Yıkılmayın.
Şimdi yanında olamasam da bu sessizliğin ardına sığınarak, o salaş balıkçı lokantasından kaldıryorum kadehimi sana.
Ömrüme ömür oluşuna.
İçimden sana dökülen. Sanki karşımdaymışsın da galata kulesini seyre dalarken salaş bir balıkçı lokantasından yazıyorum sana.
Bu cümlemin bir düşten ziyade gerçek olmasını dileyerek.
İstanbul' un gürültüsü içinden koşarcasına kendimizi kurtarmışız da boğazın sessizliğinde susup kalmışız gibi.
Susmak dedim de sana bir kadından susmanın ne demek olduğunu anlatarak çalmak istiyorum içimde ki melodileri.
Bir tartışma yaşarsan benimle , oldu da bir konuda anlaşamadık seninle , kızıyorsam sana , bağırıp çağrıyorsam , korkma bundan.
Belki de sana danışarak düzeltmek istiyorumdur bazı şeyleri. Kızmışımdır ama bir hatun deyişine geçecek olan sinirimi tanımanı istiyorum.
Beni sakın ola ki susturma, çünkü adamım susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Senin bana verecek olan tepkini ölçmek için saçma sapan cümleler kurarsam sana, yık alfabemi. Başından savurmaya kalkma.
Kızarım,sinirlenirim hatta öfkelenip gidicem demeye kalkarsam koy adamlığını masaya. Kadehini vurduktan sonra dilinden dökülsün sert bir uslupla.
De ki hatun sıkıyorsa git , ben salmadan adım atamazsın , olur da atarsan adımın bana olmasın de bana. Kalakalayım seninle.
Bilirsin uykuyu severim. Hırçınlığımdan saklanabildiğim en güzel sığınağımdır genellikle. De ki kaçtığın bir şey varsa eğer tek sığınağın benim.
Gün gelirde seni yaralarsam eğer yine sığınağın ben olacağım. Çünkü yaranın tek ilacı sevdayı bulduğun kalptedir. Bileyim senden kaçışım olmayacağını.
Fark edişlerimi bir kenara atmaya kalkma. Benimle yürüdüğün bu yolda yanımda ol. Canına tak edersem bir gün kızmam sana. Yinede canın sağ olsun.
Çünkü benim canım hep sağlam. Çıt kırıldım olamadım hiç bir zaman, başıma gelen her karanlığa yenilmeyerek oluştururum içimde ki güçlü kadını. En kıdemli darbelerle
kazandım bu ödülü.Bu yüzden canın sağ olsun.
Dibine kadar içtin mi bu gece ? Masanda olmayışıma mı yanayım , karşımdaymışsın gibi konuşmama mı ?
Birer melodiden oluşan bu müziği hiç susturma sen , ben yine sana dökerim içimi. Şimdi sevgilim tam da şimdi sana olan sevgimi anlaya biliyor musun ?
Diyeceğim o ki seni böylesine güzel seven bu kadının ömrüne ömür ol. Sevdasına sadık ol. Kurduğunuz bütün hayallerin gerçeği olun.
Balıkçı lokantasında güzel şeylere için tıpkı sevdanız gibi. Gülümseyerek beş on kalaslıklarına kalksın kadehi.
Olur ya hayat bu tüm bu sevdanın bir önemi kalmazsa sende günün birinde , aranızda ki en kıdemli darbelere kaldırın kadehlerinizi. Tıpkı galata kulesinin yıkılmayışı
gibi sağlam durun birbirinizin ardında. Beş savaş geçirip on beş yara alsanız da, rasathane olup depremlere şahit olsanız da, fırtına çıktığında kubbeniz de uçsa.
Yıkılmayın.
Şimdi yanında olamasam da bu sessizliğin ardına sığınarak, o salaş balıkçı lokantasından kaldıryorum kadehimi sana.
Ömrüme ömür oluşuna.
19 Ağustos 2015 Çarşamba
Kendi Doğrularımız
İçerisinde bir çok konuyu barından, bir çok seçimlere neden olan bir sorudur sizlere sorduğum. Kendinize ait doğrularınız ne derece de güvenli ? Size doğrularınızın vermiş olduğu güven , yaşadığınız süre boyunca sizi kaç kez yanılttı ?
Deneyimler, tecrübeden oluşan , hayatımızda büyük yer kaplayan bu kanı , size ne kadar başarı getirdi ?
Vermiş olduğunuz mücadelede sizi yenilgiye uğrattığı mutlaka olmuştur. Tecrübelerin sağı solu belli olmuyor malesef. Yinede bir yenilgiye uğradığınız zaman kendinizi veyahut mecburiyetlerinizi sorgulamayın, yargılayıp suçlamayın. Hayat bize her zaman zaferleri armağan etmediği gibi yenilgileride hediye edebiliyor. Her ne kadar bu duruma canımız sıkılsada biliyoruz ki
yanlşılarımızı bulmadan doğruları elde edemiyoruz. Bu öyle bir vaka ki her ne kadar bizi zor yollara sürüklese de bu duruma minnet duyabiliyoruz.
Sorun bu zorlukları tek başımıza aşıp aşmadığımız. Kendi kendimize değil de başka insanların doğrularını , kendi zihniyetimize usanmadan bir nakış gibi işlememiz. Bahsettiğim bu işçilik bir bireyin fark etmeden kişiliğine vermiş olduğu emeklerin en faydasızı. Söylemiş olduğum bu cümlenin ispatını her birinizin başına gelebilecek varsayımlardan yola çıkarak kanıtlamaya çalışacağım.
Simdi uzun uzun düşünme vakti.
Diyelim ki ; kendinize en yakın bulduğunuz bir insan. Hayatınızda büyük yere sahip olan , her şeyini örnek aldığınız bir kişilik. Çocukluğunuzdan beridir yan yana olduğunuz , onunla büyüdüğünüz , her şeyinizi bilen, ondan başka sırdaşınız yokmuşcasına davrandığınız bir kişilik. Ve siz yavaş yavaş hayatın içine atılırken , kişiliğinizin oturmaya başladığı o sıralarda yenilgilerle, sorunlarla karşılaşmaya başlıyorsunuz. Vermiş olduğunuz mücadelenin tam ortadasın da alacağınız kararı veremiyorsunuz. Doğru veya yanlış. Ama bunu başaramıyorsunuz. Çünkü bu insana danışma mecburiyetini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Danıştığınız sırada size vermiş olduğu cevap her ne kadar kafanızda ki çözümle uyuşmasada onu dinliyorsunuz. Çünkü alışılmışlık var , çünkü hiç bir adımı kendiniz atmadınız, hissettiğiniz bütün acıları tek başına yüklenmediniz küçük omuzlarınıza. Tek başınıza tökezlemediniz. Mutlaka size uzanan bir el vardı ve o elin size her zaman uzanacağına dair inancınızı hiç kaybetmediniz.
Bu inançların size hiç bir faydası yoktur , biline. Ortada olan tek şey engeldir. Büyümezine koca bir engel. Her şeyiyle benimsediğiniz o insanı kaybettikten sonra , tüm inançlarınızın yerle bir olduğu o esnada tek başınasınızdır. Koca bir denizde küçük bir sandaldan farkınız yoktur. Büyük dalgaların veyahut şiddetli rüzgarın hükmü neyse o tarafa yönelirsiniz. Kaç yaşında olursanız olun ,küçük bir çocuktan farkınız yoktur. Yıkılmış olan inançlarınızla beraber, doğru olarak kabullendiğiniz her yanlış sizi ağır yıkımlara uğratır. Farkına geç vararak hayata tekrar başlarsınız. Ve kendi kişiliğinizi tekrar oluşturmaya. Bu zamana kadar zihniyetinize işlemiş olduğunuz nakışın en başından beri yanlış örnek olduğunu öğrenmek , hissettiğiniz en büyük acıdır.
Siz , siz olun inançlarınızı kimsenin üzerine kurmayın. Kocaman denizde , dalgaların sandalınıza vurmasına izin vermeyin . Siz , siz olun kimseye mecburiyet duymadan iliklerinizde o acıyı hissedin . Bu sizi koca bir okyanusta çok daha güçlü kılar , sandalınız her ne kadar küçük olursa olsun .
Deniz fenerinin ışığıyla değil de kendi fikirlerinizin aydınlığıyla ilerleyin , tüm karanlıklara rağmen .
Siz , siz olun kahır vurulan bedeninizle düştüğünüz zaman , sendeleyerekte olsa kimseye minnet duymadan yürüyün. Çünkü sizi zorlayan o adımlar , inançlarınızın yıkılmasından, en ufak bir zorlu yolda kaybolmuş küçük çocuk ya da yönünü bilmeyen bir sandal olmaktan çok daha iyidir.
Deneyimler, tecrübeden oluşan , hayatımızda büyük yer kaplayan bu kanı , size ne kadar başarı getirdi ?
Vermiş olduğunuz mücadelede sizi yenilgiye uğrattığı mutlaka olmuştur. Tecrübelerin sağı solu belli olmuyor malesef. Yinede bir yenilgiye uğradığınız zaman kendinizi veyahut mecburiyetlerinizi sorgulamayın, yargılayıp suçlamayın. Hayat bize her zaman zaferleri armağan etmediği gibi yenilgileride hediye edebiliyor. Her ne kadar bu duruma canımız sıkılsada biliyoruz ki
yanlşılarımızı bulmadan doğruları elde edemiyoruz. Bu öyle bir vaka ki her ne kadar bizi zor yollara sürüklese de bu duruma minnet duyabiliyoruz.
Sorun bu zorlukları tek başımıza aşıp aşmadığımız. Kendi kendimize değil de başka insanların doğrularını , kendi zihniyetimize usanmadan bir nakış gibi işlememiz. Bahsettiğim bu işçilik bir bireyin fark etmeden kişiliğine vermiş olduğu emeklerin en faydasızı. Söylemiş olduğum bu cümlenin ispatını her birinizin başına gelebilecek varsayımlardan yola çıkarak kanıtlamaya çalışacağım.
Simdi uzun uzun düşünme vakti.
Diyelim ki ; kendinize en yakın bulduğunuz bir insan. Hayatınızda büyük yere sahip olan , her şeyini örnek aldığınız bir kişilik. Çocukluğunuzdan beridir yan yana olduğunuz , onunla büyüdüğünüz , her şeyinizi bilen, ondan başka sırdaşınız yokmuşcasına davrandığınız bir kişilik. Ve siz yavaş yavaş hayatın içine atılırken , kişiliğinizin oturmaya başladığı o sıralarda yenilgilerle, sorunlarla karşılaşmaya başlıyorsunuz. Vermiş olduğunuz mücadelenin tam ortadasın da alacağınız kararı veremiyorsunuz. Doğru veya yanlış. Ama bunu başaramıyorsunuz. Çünkü bu insana danışma mecburiyetini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Danıştığınız sırada size vermiş olduğu cevap her ne kadar kafanızda ki çözümle uyuşmasada onu dinliyorsunuz. Çünkü alışılmışlık var , çünkü hiç bir adımı kendiniz atmadınız, hissettiğiniz bütün acıları tek başına yüklenmediniz küçük omuzlarınıza. Tek başınıza tökezlemediniz. Mutlaka size uzanan bir el vardı ve o elin size her zaman uzanacağına dair inancınızı hiç kaybetmediniz.
Bu inançların size hiç bir faydası yoktur , biline. Ortada olan tek şey engeldir. Büyümezine koca bir engel. Her şeyiyle benimsediğiniz o insanı kaybettikten sonra , tüm inançlarınızın yerle bir olduğu o esnada tek başınasınızdır. Koca bir denizde küçük bir sandaldan farkınız yoktur. Büyük dalgaların veyahut şiddetli rüzgarın hükmü neyse o tarafa yönelirsiniz. Kaç yaşında olursanız olun ,küçük bir çocuktan farkınız yoktur. Yıkılmış olan inançlarınızla beraber, doğru olarak kabullendiğiniz her yanlış sizi ağır yıkımlara uğratır. Farkına geç vararak hayata tekrar başlarsınız. Ve kendi kişiliğinizi tekrar oluşturmaya. Bu zamana kadar zihniyetinize işlemiş olduğunuz nakışın en başından beri yanlış örnek olduğunu öğrenmek , hissettiğiniz en büyük acıdır.
Siz , siz olun inançlarınızı kimsenin üzerine kurmayın. Kocaman denizde , dalgaların sandalınıza vurmasına izin vermeyin . Siz , siz olun kimseye mecburiyet duymadan iliklerinizde o acıyı hissedin . Bu sizi koca bir okyanusta çok daha güçlü kılar , sandalınız her ne kadar küçük olursa olsun .
Deniz fenerinin ışığıyla değil de kendi fikirlerinizin aydınlığıyla ilerleyin , tüm karanlıklara rağmen .
Siz , siz olun kahır vurulan bedeninizle düştüğünüz zaman , sendeleyerekte olsa kimseye minnet duymadan yürüyün. Çünkü sizi zorlayan o adımlar , inançlarınızın yıkılmasından, en ufak bir zorlu yolda kaybolmuş küçük çocuk ya da yönünü bilmeyen bir sandal olmaktan çok daha iyidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)