İçerisinde bir çok konuyu barından, bir çok seçimlere neden olan bir sorudur sizlere sorduğum. Kendinize ait doğrularınız ne derece de güvenli ? Size doğrularınızın vermiş olduğu güven , yaşadığınız süre boyunca sizi kaç kez yanılttı ?
Deneyimler, tecrübeden oluşan , hayatımızda büyük yer kaplayan bu kanı , size ne kadar başarı getirdi ?
Vermiş olduğunuz mücadelede sizi yenilgiye uğrattığı mutlaka olmuştur. Tecrübelerin sağı solu belli olmuyor malesef. Yinede bir yenilgiye uğradığınız zaman kendinizi veyahut mecburiyetlerinizi sorgulamayın, yargılayıp suçlamayın. Hayat bize her zaman zaferleri armağan etmediği gibi yenilgileride hediye edebiliyor. Her ne kadar bu duruma canımız sıkılsada biliyoruz ki
yanlşılarımızı bulmadan doğruları elde edemiyoruz. Bu öyle bir vaka ki her ne kadar bizi zor yollara sürüklese de bu duruma minnet duyabiliyoruz.
Sorun bu zorlukları tek başımıza aşıp aşmadığımız. Kendi kendimize değil de başka insanların doğrularını , kendi zihniyetimize usanmadan bir nakış gibi işlememiz. Bahsettiğim bu işçilik bir bireyin fark etmeden kişiliğine vermiş olduğu emeklerin en faydasızı. Söylemiş olduğum bu cümlenin ispatını her birinizin başına gelebilecek varsayımlardan yola çıkarak kanıtlamaya çalışacağım.
Simdi uzun uzun düşünme vakti.
Diyelim ki ; kendinize en yakın bulduğunuz bir insan. Hayatınızda büyük yere sahip olan , her şeyini örnek aldığınız bir kişilik. Çocukluğunuzdan beridir yan yana olduğunuz , onunla büyüdüğünüz , her şeyinizi bilen, ondan başka sırdaşınız yokmuşcasına davrandığınız bir kişilik. Ve siz yavaş yavaş hayatın içine atılırken , kişiliğinizin oturmaya başladığı o sıralarda yenilgilerle, sorunlarla karşılaşmaya başlıyorsunuz. Vermiş olduğunuz mücadelenin tam ortadasın da alacağınız kararı veremiyorsunuz. Doğru veya yanlış. Ama bunu başaramıyorsunuz. Çünkü bu insana danışma mecburiyetini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Danıştığınız sırada size vermiş olduğu cevap her ne kadar kafanızda ki çözümle uyuşmasada onu dinliyorsunuz. Çünkü alışılmışlık var , çünkü hiç bir adımı kendiniz atmadınız, hissettiğiniz bütün acıları tek başına yüklenmediniz küçük omuzlarınıza. Tek başınıza tökezlemediniz. Mutlaka size uzanan bir el vardı ve o elin size her zaman uzanacağına dair inancınızı hiç kaybetmediniz.
Bu inançların size hiç bir faydası yoktur , biline. Ortada olan tek şey engeldir. Büyümezine koca bir engel. Her şeyiyle benimsediğiniz o insanı kaybettikten sonra , tüm inançlarınızın yerle bir olduğu o esnada tek başınasınızdır. Koca bir denizde küçük bir sandaldan farkınız yoktur. Büyük dalgaların veyahut şiddetli rüzgarın hükmü neyse o tarafa yönelirsiniz. Kaç yaşında olursanız olun ,küçük bir çocuktan farkınız yoktur. Yıkılmış olan inançlarınızla beraber, doğru olarak kabullendiğiniz her yanlış sizi ağır yıkımlara uğratır. Farkına geç vararak hayata tekrar başlarsınız. Ve kendi kişiliğinizi tekrar oluşturmaya. Bu zamana kadar zihniyetinize işlemiş olduğunuz nakışın en başından beri yanlış örnek olduğunu öğrenmek , hissettiğiniz en büyük acıdır.
Siz , siz olun inançlarınızı kimsenin üzerine kurmayın. Kocaman denizde , dalgaların sandalınıza vurmasına izin vermeyin . Siz , siz olun kimseye mecburiyet duymadan iliklerinizde o acıyı hissedin . Bu sizi koca bir okyanusta çok daha güçlü kılar , sandalınız her ne kadar küçük olursa olsun .
Deniz fenerinin ışığıyla değil de kendi fikirlerinizin aydınlığıyla ilerleyin , tüm karanlıklara rağmen .
Siz , siz olun kahır vurulan bedeninizle düştüğünüz zaman , sendeleyerekte olsa kimseye minnet duymadan yürüyün. Çünkü sizi zorlayan o adımlar , inançlarınızın yıkılmasından, en ufak bir zorlu yolda kaybolmuş küçük çocuk ya da yönünü bilmeyen bir sandal olmaktan çok daha iyidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder