19 Temmuz 2015 Pazar

Tren Garı



Bugün günlerden pazar.Ailelerin kahvaltı masasında buluştuğu, mesai saatleri olmadan, alarm sesiyle
değilde vücudun uykusunu alınca kendiliğinden uyanıldığı gün. Bugün günlerden pazar.
Oturmuşum balkonumda, öğlen vakitleri , oysaki çok sıcak olmasına rağmen kımıldamıyorum yerimden.Güneşin
tüm sıcaklığını hissederken bir şeyi fark ettim. Ben artık bir şeyler hissedebiliyorum. Açıkcası bunu güneşle mi
fark ettin diyeceksiniz belki evet. Neden mi? Eskiye dönüp baktığımda böyle değildim.
Güneş mi açmış , bardaktan boşalırcasına yağmur mu yağmış, soğuk rüzgarlar mı esip dururmuş. Hiç birini bilmem
ve bilmediğim gibi ilgilenmem. Kalın güneşliklerimden hariç pek  bir yaşam belirtisi göstermediğim o zamanlar.
İster istemez dalmışım düşüncelere.
 Hissedebilmek sizce nedir desem herkesden pek çok farklı cevap gelir. Bence hissedebilmek bu hayatta rabbimmin
bize armağan ettikleri arasında en güzel olanı. Acısı da güzel tatlısı da demişler ya. Öyle birşey hissedebilmek.
Cananın canından can koparırken aşk , kaybolmuş küçük bir çocuk gibidir duyduğun o korku.
Yürüdüğün esnada hangi sokağa gireceğini bilemezken, endişe dolu adımlarda devam edersin sevgiyi aramaya.
Merhamet ile sevgi  farklı kavramlardır biline. Zorda kalıp sığındıysan en güvenmediğin adama, onun sana gösterdiği
şevkate aldırma, acıma duygusundan gelen merhametten ibarettir kocaman okyanus sandığın o küçük damla.
Tüm bunları aynı anda hissederken keder çöker tepene. Hüznün sağırlaştırır seni artık. Onca kalabalığın arasında
kendi sessizliğinden başka sesi duyamaz hale gelirsin. Ağlamaklar yetmez hayata tutunmaya, ama gülmenin de sınırı olduğunu
fark etmişssen yapacak pekte bir şey olmadığını görerek körleşirsin.
Çaresizlik seni ahmak bir insandan farklı kılmaz.Dünyanın bütün renkleri önündeyken griye mahkum kalırsın.
Neden bilmem ama kiminki siyahtır, kimin gördüğü renk ise sadece beyaz. Bense neden gri ? bu beni düşündürüyor.
Hep alacalıkların içinde kararsızlıkların süregeldiği bir hayatı yaşamış bulunmaktayım.
Ama dedim ya bugün mutluyum. Artık bazı şeyleri hissedebiliyorum. Birinin yanında olmayı istemek, onu merkeze alarak değilde
merkezde bir bütün olarak hayaller kurabilmek , oturup usulca sevebilmek, sinirlenerek özlemek, hakimiyetsizliğini fark ederek
onunla vakit geçirmeyi istemek. Tüm bu saydıklarımın bana o kadar  uzak olduğu zamanların geride kalmış olduğunu görmek beni sevindirdi.
Ufak ufakta olsa ruhum bedenime geri dönüyor. Tıpkı bir tren garında rayların sessizliğini dinlerken, karanlığında kaybolmuşken,
ufuktan gelen trenin ışıkları gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder