8 Aralık 2015 Salı

Kadim Bir Dosttur Gece

Çok kıdemli bir dostumdur kendisi. En iyi o bilir içimdekileri. En güzel o dinler , en içten o paylaşır duygularımı.
Yalanı yok bir kere , kafasından ne geçiyorsa , neyi dile getirmek istiyorsa onları konuşur.
İkiyüzlü olmayı da hiç sevmez , neyse halin vaziyetin vurur yüzüne.
Ağlasan da sahip çıkar hıçkırıklarına , gülsen de tebessüm eder usulca.
Saatlerce dinler bıkmaz usanmaz, başından savmaz. Sonsuz sabrı var bütün olan bitene.
Sessizce konuşur bazen , dinlerim. Anlamasam da dinlerim , içinden çıkamasam da  , anlamlandıramasam cümlerlerini
olsun sorarım kendisine , neydi bu ? diye..

Tedirgin oluyor insanlar , karanlık oluşundan. Ürküyorlar sessizliğinden.Bildikleri tek şey mavi günlerin güzelliği.
Despot kurallar edinmişler , o kadar uzaklar bu güzelliğe.
Uyku, ÖNEMLİ.
Dengen, BOZULUR.
Yarasa gibi hayat mı yaşanır.
Organlarını RAHAT BIRAK.
Vs. vs. Hayata bir bakış açısıdır, gece. Aptallar bunu bir problem olarak görse de , zeki insanlar bu güzelliğin farkındadır.
İnsanın kendisini dinlemesi , bazı şeyleri sindirmesi , düşünmesi için en ideal zamandır.
Dengesi bozuk insanlar tabiki bunun bilincinde olamaz.günlük hayatlarına en önemli kararları sıkıştırırlar. Alel acele,
tamam ya mevzu bu diye kestirip atılmış kararlardan başka bir şey çıkmaz ortaya.
Yarasa gibi hayat mı yaşanır diyerek ahkam kesmeyi çok iyi bildikleri halde kimsenin fark edemediği noktaları
aslında bir yarasanın çok rahat gördüğünü bilmezler. Gün boyu yerler içerler , olan biten zulmü inşa ederler ama asıl mevzu
uyurken organlar dinlenir. Yemiyeceksin kıtlıktan çıkmış gibi , organların gündüzde dinlenir.

En iyi tanıktır, gece. Yaşananlara, yaşanmışlıklarıma.Bordo rujlu bir kadın , yavaşça içiyor sigarasını. Dudaklarından çehresine
sonra semaya doğru hüzünle dağılan dumanı seyre dalar. Bir tek ona karşı budamıyorum dilimin dikenlerini.
Velev ki bazı zamanlar cevaplarımın hadsizliği damarlarımın boyuna raştlaşmayacak kadar kibirli. Buna rağmen aziz bedeni çirkinliğime
aldırmıyor.Ucube sırlarımı döküyorum kucağına , sefiliz diyor galatanın rıhtımında. Çoktan az , azdan çok sinirleniyor ama kaderin
şuursuzluğuna veriyor. bazen raksla cebelleşiyor kulağıma aşina melodiler. O zaman tahriş ederek yoruyor cildini. Benimle beraber
soluğu kağıtlarda alıyor , kalem resmediyor yaşananları , izliyoruz uzaktan. yorgun ve cılız gözlerimizle.
Bazen kabahatlerimi aldığımda karşımıza , kamburu bir düzlüğü terketsede sesini çıkarmıyor.
çehremde ki yamuk çizgiler bir tek geceye sırra kalem basabiliyor ve de çatık kaşlarım.
Böyle bir dostun yanında olmak varken arafta kalmayı tercih ediyorsunuz. Siz de haklısınız , arafta kalmak sebat etmekten daha  şatafatlı , evet. Oysa onun var oluşuna düşkün ve kibirli bir duruşum var. Şimdi sökün sökebilirseniz geceye sebat edişimi !

25 Ekim 2015 Pazar

AZİZİM !

Tutukluklara meyilliyim. Tutuk kapı kilitlerine, tutuk kalplere, tutuk insanlara meyilliyim.

Dinle azizim ;
Kadın hisseder ama hep bekler, sabreder. Onu aramadığınız zaman mantıklı bir açıklama bekler.
Hiç öyle yutturduğunuzu felan zannetmesinler, kadın yalanı hisseder. Kapıyı çalışından, gözlerini devirişinden hisseder. Hafiften tebessüm edip geçer gider. Sabreder, bütün hırçınlıklarınıza,aksiliklerinize tahammül eder. Çığlığınıda kendisi susturur, gözyaşınıda kendisi siler.
Zor günlerinii kendisi atlatır. İçinde ki bütün camı çerçeveyi indirir , o yokuşu çıkarken.
Şöyle de bir gerçek vardır azizim ! Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından korkmaz çünkü onun güveni kendi kanatlarınadadır.

Bak azizim. İyi kadınlar öyle kolay kolay gitmez.Zoru, dik yokuşları görünce  terk etmez hemen öyle.
Sabı denilen illette burada devreye girer.Her şeyin ama her şeyin farkındadır. Hatta gitmesi gerektiğinin bile. Bir süre sonra kafasına koymuştur. Yine de gitmeden önce etrafına şöyle bir bakınır. gidişi ne kadar üzecek adamı ?
İstediği kadar düşünmüş olsa da daha fazla gözlerini kapatamaz, kanatamazda. Kendini karanlıklara atamaz. Orada olmasının bir şeye değmediğini çok iyi görmüştür. Adam tarafından terk edilse bile hikayenin sonu olmadığını bu hikaye de onunla olan kısmın son bulduğunu bilir. Kendine bir iyilik yapması gerektiğinin farkına vararak kalkar ayağa. Onu hiç olarak gören birini her şeyi yapmaktan vazgeçer çünkü ne kadar kıymet verdiyse o kadar erken gitmiştir adam.
Bak azizim. Bu yüzden en çok kendine güven, kendini sev, kendini önemse.Ve sırf seviyorsun diye birinin seni incitmesine izin verme. Yoksa sen tüm camı çerçeveyi indirmişken bir bakmışsın kalbinde ki adamın eli bile kanamamış.

Azizim. Seni kırmaktan başka bir şey yapmayan birinin seni sevdiğine, değer verdiğinede inanma.Sana gelicem dese bile bekleme.Yoksa içinde ki çocuğu üzerler , incitirler umutlarını.Unutmata niyetlenirsin ama un ufak olursun. Yapma azizim. Kapının kilidi tutukluk yapıyorsa eğer hiç bir anahtar açmaz, Zorlama.

Yok öyle ihtimaller felan olacaksa ihtilal gibi olacak. Sevecekse darma duman döndürecek o devranı.Baktı olmuyor sözler vermeyecek , vaadlerde bulunmayacak. konuşmayacak arkadandan , dillendirmeyecek senin sevdanı. Seni kendinde tutuklu kılmaycak,  sana tutuklulukta yapmayacak.
Yaşanmaz öyle azizim. İhtimali değil , ihtilali yetecek.
Sakın salma kendini. Süslü sözlerede inanma.Sen sen ol azizim unutma nasıl kandırıldığını. Semin yeni sokakların olacak ve tutukluk yapmayan kapıların.

VE ŞİMDİ ;
Bildiğim her şeyi unutasım , başı boş sahilde dolaşasım var. İte köpeğe bulaşasım var. Küstüğüm herkese bulaşasım, Aramayıp süründüresim var. Arayanı da aramayanıda , yarayınıda yaramayınıda boşveresim var.
Ben sıkıntıyım azizim. Varlığı belirsiz bu aralar. Ama bilmiyor , varlığı belirsiz olanın anlaşılmaz yokluğu.
Bilmiyor , gözyaşlarını kendi silen kadının gücünü. Kendi başına düşer , tökezlenir yuvarlanır amma velakin atlatır o zor günleri. Bilmeyişi nafile , böyle bir kadında hissetmez kimsenin yokluğunu.

18 Eylül 2015 Cuma

Ne Güzel

Ne güzel abi olur senden. Sahiplenişlerinin bi tanımı yoktur evrende. " Sahiplenmek  " kavramının en güzel temsilcisisin. Bu kavram senden başka kimsede böyle güzel kişilik bulmadı.

Ne güzel dost olur senden. Elinde paylaşabileceğin ekmek, yüreğinde şefkat, sigaranda ki hüzün bile ne çok yakışır sana.  Karşındakinin derdiyle dert , derdine tebessüm olursun sen.

Ne güzel yar olur senden. Nasılda görmez gözün sevdalığından başkasını. "Sadıklık" kavramının en güzel karakterisisin sen.

Ne güzel koca olur senden. Taşı sıkıp suyunu çıkaran, hamallık yapan , limon satan ama hiç içerlemeden evine ekmek götürürsün.

Ne güzel baba olur senden. Kızını her şeyden sakınarak , oğluna cesaretli olmayı ne güzel öğretirsin sen.

Sen ne güzel ADAMSIN böyle. Bütün bu güzelliklerini görmeyerek seni bolca içtiğin sigara dumanına boğan o KADIN . Senin HER ZERRENE kurban olsun be !

16 Eylül 2015 Çarşamba

Fesleğen

Bir hikayem var daha bitmemiş olan. Verilmiş sözler var tutulamayan. Vazgeçilmiş hayaller var vaadlerini yarıda bırakan. Kavuşmak bilmeyen sevdam var.
Var da var. Hangi birini yazsam bilemiyorum. İçimi sadece buraya dökebiliyorum , çünkü kimse çıkar gözetmeden dinliyor.

Düşüncelerin çıkmazındayım tam bu saatlerde. Düşünmeye takatim kalmadı artık. Sabretmeye gücüm, canımı koparırcasına öğrendiğim gerçekleri bastırmaya yerim kalmadı artık. Ne senin olanları anlatmaya yüzün ne de benim gerçekleri senden dıuymaya cesaretim kalmadı.

Her şeyini bildiğim halde başka birine sevdalandığını bana söyleyemiyorsun ya, nasıl utanıyorum, nasıl yüzüm düşüyor yere. Birlikte baktığımız göğe uzun zamandır hasretim. Ya yüzümü kaldır yerden ya da kendi yüzüne sahip çık. Topla cesaretini gel. Tıpkı ona dediğin gibi küfrün tövbene karışsa da gel. Kaybolan cesaretini bul zira farklı sokaklardayım bu sefer. Işık yok , göğü bile yokluğunun karanlığı zapt etmiş.  Bul kendini oralarda adam , yoksa beni bulamayacaksın. Bul işte adam yoksa sevdam yerde kalacak.

Sana biraz benden bahsetmek istiyorum , bu sıra geride bıraktığın bet' ten. İçine ata ata tükenen , kalbimin tepki verirken yorgun düşüp direnemeden kabullenişi, hissiz, sessiz, aldanmış.
Kafam uğultular içinde , sessizliğinde. Neden biliyor musun Çünkü ayaklarımın sana gelen sesini duymadığın için.Aklım bende değil günlerdir , geri istiyorum. Mecbur bırakılmış benliğim arkamı dönüp gitmekten de yorgun.iteleyerek çıkıyor kelimeler resmen dilimden.Ruhumda bi ağırlık , fazla ağır , yerleşmiş her hücreme , özlemin. Biliyo musun , özledim. Beni sevdiğin o günleri çok özledim.

UYKU. Bende ki yerini bilirsin , artık tahtını kahveye , sigara ya, sezen' e bıraktı. Böyle durduk yere gözlerim doluyor, birden ıslanıyor kirpiklerim. Kirpik demişken sana bir şey söyleyeyim.Kirpiklerini de çok seviyorum ben senin sık  ve uzun. Ve tanıdık gelecek bu söyleyeceğim şey " aynı babam gibi "
Sen babama çok benziyorsun. Bunu hep derim lakin bir şey öğrendim , senden.      Bir insan her kime olursa olsun , ne kadar çok benzerse benzesin tutmuyormuş yerini.Seni onun yerine koyduğum zamanlarda oldu.Zaten kızlar babalarına çok benzeyen adamlara aşık olurmuş.Sen öylesine tepeden tırnağa benzerdin.Bu yüzdendir belkide canım darlandığım da kendimi yanına , yaka paça atışım. Bu kanıyı tabi ki sende ispatladın bana. Ben sevdalığına  ne kadar benzesem de onun gibi olamadım. Ah be  gözlerine kurban olduğum , vakti geldi artık seni ona teslim etmemin. Şimdi bizim yerimizi koca bir eyvallah alacak , ne garip.

Canımın içii, anlayacağın Sicim iyice inceldi. Artık yağmur taklitiydi. Fesleğen ve güneş misali olduk seninle. Yetişmek için güneşin her nimetine muhtaçken gölgesine razı olur hale gelmişiz. Yalnız gökyüzümüz bir olduğu halde güneşlerimiz farklıymış.
.En derinimden vuruyor beni bu döngü. Yalnız güneşin bizi terk ettiği  farklı birer fesleğeniz şimdi..

25 Ağustos 2015 Salı

Ayrılığın Hediyesi

Canım acımıyor adam. Canım yerinden kopuyor. Kükrüyor , bağırıyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Canıma bir şeyler oldu adam , yardım et. Durdur şu zamanı , dindir acımı. Kurbanın olayım adam
dindir göz yaşlarımı. Ayrılığının hediyesi midir tüm bunlar ?

Sen benim için hep adam olarak kalacaksın. Çünkü ben seni bu yüzden sevdim, sen olduğun için.
Bütün yapmacıklarından uzak oluşlarını sevdim. Samimiyetini sevdim adam. Birisini sırf o olduğu için sevdin mi sen ?
Nasıl bir şey olduğunu bilir misin ? Ben bilirim çünkü sırf seni sen olduğun için sevdim. Sen benim sevdamsın , senin adamlığındır benim sevdam.
Bu yüzden ben kimseye laf söyletmem sevdama. Hatununsam eğer kimse laf söyleyemez benim adamıma.

Hep hayal ettim , o güzel yüzünü dizime koyuşlarını. Öyle sevdim seni , sarı saçlarına , sakallarına bir gün dokunabilmeyi düşleyerek
sevdim.. Bütün korkularımı bir kenara bırakarak tutundum sana. Tüm kalbimle sarıldım sana. Bütün saflığımla öptüm seni.
Senden gelen güzellikler evet hep benimle ama biliyor musun bütün kötü olan şeyler bile başımın üstünde. Yeter ki senden olsun.
Yeter ki senden eğilsin başım. Ben böyle sevdim seni adam . Küçücük kalbimle kocaman sevdim seni.

Sana dair çoğu şeyi merak ederek yaşadım. Mesela sana sarıldığım zaman kokunu merak ettim. Yanağına dudağımın değdiği o anı merak ettim.
Elimi sıkıca tutup geziceğimiz , ezbere bildiğim o bursa sokaklarını merak ettim. Hayaller kurdum hep. Şimdi ne olacak  ?
Kapımı ayrılık çaldı adam. Korkuyorum . Açamıyorum o kapıyı. Ben seni çok güzel sevdim be adam. Anla işte çok güzel sevdim.
Bu sevdanın hatrına koru beni yokluğundan.

Biliyor musun bugün babam benimle ilk defa bu kadar açık konuştu. Normalde kızması lazımdı bir erkek için ağlamama.
Ona tek dediğim şey canım çok yanıyor baba dedim. Sadece sarıldı bana. Üzülme, tek bir göz yaşın için yapamayacağım şey yok dedi.
Hıçkıra hıçkıra ağladım göğsünde. Gidişin için yapabileceği hiç bir şey yoktu çünkü. Merak etme ama savundum seni.
Niye bu kadar üzülüyorsun dedi. Derin bi nefes alarak cevap verdim. Çünkü senden sonra tanıdığım ikinci adamdı baba dedim. Adam gibi adam.
Gitti , durduramadım dedim.

Ya sonra ? Sonrası ne biliyor musun ben sana söyleyim. Bu işin sonrası  sadece benim yalnızlığımdır. Hatunundan sana vedadır sonrası.
Seni çok seviyorum. Allah' a emanet ol adam. Çünkü seni en iyi o koruyabilir. Allah' a emanet ol.

23 Ağustos 2015 Pazar

Ömrüme Ömür Oluşuna

Bitmeyen gecenin sonunda şafağa ilerliyor saat denilen zaman illeti. Şimdi bir kaç şey söyleyeceğim.
İçimden sana dökülen. Sanki karşımdaymışsın da galata kulesini seyre dalarken salaş bir balıkçı lokantasından yazıyorum sana.
Bu cümlemin bir düşten ziyade gerçek olmasını dileyerek.
İstanbul' un gürültüsü içinden koşarcasına kendimizi kurtarmışız da boğazın sessizliğinde susup kalmışız gibi.
Susmak dedim de sana bir kadından susmanın ne demek olduğunu anlatarak çalmak istiyorum içimde ki melodileri.
Bir tartışma yaşarsan benimle , oldu da bir konuda anlaşamadık seninle , kızıyorsam sana , bağırıp çağrıyorsam , korkma bundan.
Belki de sana danışarak düzeltmek istiyorumdur bazı şeyleri. Kızmışımdır ama bir hatun deyişine geçecek olan sinirimi tanımanı istiyorum.
Beni sakın ola ki susturma, çünkü adamım susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.

Senin bana verecek olan tepkini ölçmek için saçma sapan cümleler kurarsam sana, yık alfabemi. Başından savurmaya kalkma.
Kızarım,sinirlenirim hatta öfkelenip gidicem demeye kalkarsam koy adamlığını masaya. Kadehini vurduktan sonra dilinden dökülsün sert bir uslupla.
De ki hatun sıkıyorsa git , ben salmadan adım atamazsın , olur da atarsan adımın bana olmasın de bana. Kalakalayım seninle.

Bilirsin uykuyu severim. Hırçınlığımdan saklanabildiğim en güzel sığınağımdır genellikle. De ki kaçtığın bir şey varsa eğer tek sığınağın benim.
Gün gelirde seni yaralarsam eğer yine sığınağın ben olacağım. Çünkü yaranın tek ilacı sevdayı bulduğun kalptedir. Bileyim senden kaçışım olmayacağını.

Fark edişlerimi bir kenara atmaya kalkma. Benimle yürüdüğün bu yolda yanımda ol. Canına tak edersem bir gün kızmam sana. Yinede canın sağ olsun.
Çünkü benim canım hep sağlam. Çıt kırıldım olamadım hiç bir zaman, başıma gelen her karanlığa yenilmeyerek oluştururum içimde ki güçlü kadını. En kıdemli darbelerle
kazandım bu ödülü.Bu yüzden canın sağ olsun.

Dibine kadar içtin mi bu gece ? Masanda olmayışıma mı yanayım , karşımdaymışsın gibi konuşmama mı ?
Birer melodiden oluşan bu müziği hiç susturma sen , ben yine sana dökerim içimi. Şimdi sevgilim tam da şimdi sana olan sevgimi anlaya biliyor musun ?

Diyeceğim o ki seni böylesine güzel seven bu kadının ömrüne ömür ol. Sevdasına sadık ol. Kurduğunuz bütün hayallerin gerçeği olun.
Balıkçı lokantasında güzel şeylere için tıpkı sevdanız gibi. Gülümseyerek beş on kalaslıklarına kalksın kadehi.
Olur ya hayat bu tüm bu sevdanın bir önemi kalmazsa sende günün birinde , aranızda ki en kıdemli darbelere kaldırın kadehlerinizi. Tıpkı galata kulesinin yıkılmayışı
gibi sağlam durun birbirinizin ardında. Beş savaş geçirip on beş yara alsanız da, rasathane olup depremlere şahit olsanız da, fırtına çıktığında kubbeniz de uçsa.
Yıkılmayın.

Şimdi yanında olamasam da bu sessizliğin ardına sığınarak, o salaş balıkçı lokantasından kaldıryorum kadehimi sana.
Ömrüme ömür oluşuna.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Kendi Doğrularımız

İçerisinde bir çok konuyu barından, bir çok seçimlere neden olan bir sorudur sizlere sorduğum. Kendinize ait doğrularınız ne derece de güvenli ? Size doğrularınızın vermiş olduğu güven , yaşadığınız süre boyunca sizi kaç kez yanılttı ?

Deneyimler, tecrübeden oluşan , hayatımızda büyük yer kaplayan bu kanı , size ne kadar başarı getirdi ?
Vermiş olduğunuz mücadelede sizi yenilgiye uğrattığı mutlaka olmuştur. Tecrübelerin sağı solu belli olmuyor malesef. Yinede bir yenilgiye uğradığınız zaman kendinizi veyahut mecburiyetlerinizi sorgulamayın, yargılayıp suçlamayın. Hayat bize her zaman zaferleri armağan etmediği gibi yenilgileride hediye edebiliyor.  Her ne kadar bu duruma canımız sıkılsada biliyoruz ki
yanlşılarımızı bulmadan doğruları elde edemiyoruz. Bu öyle bir vaka ki her ne kadar bizi zor yollara sürüklese de bu duruma minnet duyabiliyoruz.

Sorun bu zorlukları tek başımıza aşıp aşmadığımız. Kendi kendimize değil de başka insanların doğrularını , kendi zihniyetimize usanmadan bir nakış gibi işlememiz.  Bahsettiğim bu işçilik bir bireyin fark etmeden  kişiliğine vermiş olduğu emeklerin en faydasızı. Söylemiş olduğum bu cümlenin ispatını her birinizin başına gelebilecek varsayımlardan yola çıkarak kanıtlamaya çalışacağım.

Simdi uzun uzun düşünme vakti.
Diyelim ki ; kendinize en yakın bulduğunuz bir insan. Hayatınızda büyük yere sahip olan , her şeyini örnek aldığınız bir kişilik. Çocukluğunuzdan beridir yan yana olduğunuz , onunla büyüdüğünüz , her şeyinizi bilen, ondan başka sırdaşınız yokmuşcasına davrandığınız bir kişilik. Ve siz yavaş yavaş hayatın içine atılırken , kişiliğinizin oturmaya başladığı o sıralarda yenilgilerle, sorunlarla karşılaşmaya başlıyorsunuz. Vermiş olduğunuz mücadelenin tam ortadasın da alacağınız kararı veremiyorsunuz. Doğru veya yanlış. Ama bunu başaramıyorsunuz. Çünkü bu insana danışma mecburiyetini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Danıştığınız sırada size vermiş olduğu cevap her ne kadar kafanızda ki çözümle uyuşmasada onu dinliyorsunuz. Çünkü alışılmışlık var , çünkü hiç bir adımı kendiniz atmadınız, hissettiğiniz bütün  acıları tek başına yüklenmediniz küçük omuzlarınıza. Tek başınıza tökezlemediniz. Mutlaka size uzanan bir el vardı ve o elin size her zaman uzanacağına dair inancınızı hiç kaybetmediniz.

Bu inançların size hiç bir faydası yoktur , biline.  Ortada olan tek şey engeldir. Büyümezine koca bir engel. Her şeyiyle benimsediğiniz o insanı kaybettikten sonra , tüm inançlarınızın yerle bir olduğu o esnada tek başınasınızdır. Koca bir denizde küçük  bir sandaldan farkınız yoktur. Büyük dalgaların veyahut şiddetli rüzgarın hükmü neyse o tarafa yönelirsiniz. Kaç yaşında olursanız olun ,küçük bir çocuktan farkınız yoktur.  Yıkılmış olan inançlarınızla beraber, doğru olarak kabullendiğiniz her yanlış sizi ağır yıkımlara uğratır. Farkına geç vararak hayata tekrar başlarsınız. Ve kendi kişiliğinizi tekrar oluşturmaya. Bu zamana kadar zihniyetinize işlemiş olduğunuz nakışın en başından beri yanlış örnek olduğunu öğrenmek , hissettiğiniz en büyük acıdır.

Siz , siz olun inançlarınızı kimsenin üzerine kurmayın. Kocaman denizde , dalgaların sandalınıza vurmasına izin vermeyin . Siz , siz olun kimseye mecburiyet duymadan iliklerinizde o acıyı hissedin . Bu sizi koca bir okyanusta çok daha güçlü kılar , sandalınız her ne kadar küçük olursa olsun .
Deniz fenerinin ışığıyla değil de kendi fikirlerinizin aydınlığıyla ilerleyin , tüm karanlıklara rağmen .
Siz , siz olun kahır vurulan bedeninizle düştüğünüz zaman , sendeleyerekte olsa kimseye minnet duymadan yürüyün. Çünkü sizi zorlayan o adımlar , inançlarınızın yıkılmasından, en ufak bir zorlu yolda kaybolmuş küçük çocuk  ya da   yönünü bilmeyen bir sandal olmaktan çok daha iyidir.

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Kalpten , dile.

Her zaman hissettiğim, şansli olduğumu dile getirdiğim sevgili kıymetlim icin bu yazi.Bir kaç sözüyle dahi bana farklı duygular hissettiren, çabalarını görmezden gelemeyeceğim değerlim. Seçimimin doğruluğunu irdeletmeyen, buna gerek bırakmayan can parçam için. El uzatırken ikinci defa düşünmeye gerek kalmadan, beraber gülümseyebildiğim, sen üzgünken seninle beraber sinirlendiğim, bilakis seninle güçlendiğim. Çoğalarak yerini koruyan sevgimiz için, onca güzel değerleri hissedebildiğim için bu yaziyi sana yaziyorum.

Bizim güzergahımızın tarifini edeceğim. Tarif demişken geri dönüşe sebebiyet vermeyeceğimiz bir çıkışın başlangıcıdır, unutma.

Önce şöyle bir bakınayım, tehlike var mıdır, kırgınlıklarıma yenileri eklenir mi derken düştün yüreğime. Bulunduğum o kuyuya elini uzatarak çıkardın beni. Öylesine ki tereddütsüz. İlk köşeden döndük mutluluk sokağına. Birbirimizi düşünmeyi ihmal etmeyerek dümdüz ilerledikAra sokaklara sapmadan, kuytu köşelerde beklemeden. Bazen bulunduğumuz cadde tehlikleli olsa bile bu aşamaları geçmemiz gerekecek sevgili.Bazen düşe kalka ilerleyeceğiz ama ilerleyeceğiz. Başka çare yok dediğini duyar gibiyim. Bazen yürümek istemeyeceksin belkide aynı yollarda. Yinede o zaman bu söyleyeceğim cümleyi anımsa.
Umarim heycanla devam edenlerden oluruz, güzergahımızda.
Olaki kayboylursan yüreğinde, bu sokaklarda. Tedirgin olma. Yolu nasıl bulacağını
söylememe gerek kalmadan bul bizi. Kendibi aniden mutluluğun durağında bul, bilakis o durakta ben olayım.

Ve sen sevgili, sana diyeceklerim var.

Bir kadın seni seviyorsa sana aittir. Yüreğinde, aklında, kalbinde yerin vardır her zaman. Bunuboşluğa bırakma. Bir kadın seni seviyorsa geceleri yatmadan seninle başlar dualarına. Dualarını susturma. Sessiz bırakma onu. Bir kadın seni seviyorsa senden güç alır.  Onu yanıltma. Kadının şah damarıdır umut. Araya umutsuzluğu sokma. Umudu kesildiği an vazgeçer kadın. Sevmekten, beklemekten, özlemekten, kıskanmaktan. Ve biline kadınlar vazgeçtikleri adama da acımayı beceremezler. Sahip çık  kadınına çünkü sahip çıkmadığın  kadına hesapta soramazsın. Bu hayatta belki herşeyi satın alabilirsin, ama seni yüreğiyle seven, seninle bir olan kadının sevdasını satın alamazsın. Kaybetme ona duyduğun sevgiyi. Yoksa eline geçecek olan tek şey; cüzdanın kilo kaybettikçe sevgiler azalan sevgililerdirm sonrası falan filan, bilirsin ya. Sevdasında sağlam adam, kadınlar susmaz. Bilakis susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.

Sana bunca cümleyi yazdım çünkü yüreğjmden dilime vuruyorsun. Bana bu yolda dümdüz ilerleyeceğiz demiştin. Hakliydın. Şimdi bu güzegahta nereye götürürsen gelirim. Sonuçta aşk bilmek değil, yaşamaktır unutma.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Ne zaman bir mevsim olur tenimde ?

Mevsimler gibiyiz. Kimiziz yaz da kimimiz kış. İlkbahar ve sonbahar ise hepimizin ortak uğrak noktası.Biliyorum, aynı noktada olmasak da benzer hislerdeyiz. Ne zaman bir mevsim olur tenimde ?
Kelimeler , katre katre dilimde.

SONBAHAR
Hepimiz ayrılığın yaşattığı o mevsimi yaşamışızdır. Güz sarmıştır etrafımızı zaman zaman. Yağmurun toprakta bıraktığı o kokuyu çok severek ama hüzünlenmeyi de ihmal etmeyerek yürümüşüzdür sokaklarda.
Dön demeyi unutturmuştur ayrılığın verdiği  öfke. Katranı kaynatsakta şeker olmadığı gibi,
içimizde ki nefretin verdiği özlemi inkar eder dururuz. Hazanın rengarenk yaprakları dans ederken,
yokluğunun rüzgarıdır sonbahar. Ömür denen takvimin yaprakları düşerken, ürkütür sonbahar.
Ve biliyor musunuz ?  Herkesin bir sonbaharı vardır. Kiminin yaşamadan yaşlandığı, kiminin yaşlanmadan yaşadığı.

KIŞ
Soğuk hava, fırtına, ayaz, tipi. Size fazla itici gelmiş olabilir. Bu olayların hepsi böyle gözükse de pencerelerinizden aslında öyle değildir. Kış eğlencelidir bilhassa en samimi mevsimdir.
Hangimizin yüzünde kardan adam,kartopu dendiğinde oluşan o tebessüm bir çocuğun mutluluk gülümsemesinden farksızdır ki.
Soba başında yapılan sıcak sohbetler, kızartılmış ekmeğin üzerinde ki o yağ  kokusu , soba da pişen, çay, patatesin verdiği huzuru hangi mevsim verebilir bize?  Siz, siz olun yinede itici bulmayın.
Çünkü bize sergilediği o bembeyaz doğal güzelliğinin seyirlik olmamasından yanı sıra oyunlukturda.
Ayrıca biliniz ki kış, paylaşım mevsimidir.  Sokakta kalmış kedi, köpekler yaşam mücadelesi verirken,
onlara bir kap yemek vermenin mutluluğu, kışın inatçı soğuk havasına karşılık ısıtır içinizi.

İLKBAHAR
Bu mevsim göçlerin zamanıdır. Bu göçler öylesine güzeldir ki çoğu deyimde bile kullanılmıştır. Misal çok seyahate çıkan birisi için leyleği havada mı gördün derler. Sonbaharın verdiği hüzün ortadan kalkar. Hazanın döktüğü yapraklar yeniden çiçek açar. Yağmurun toprakta bıraktığı koku ardından güneş açar. Bulutların arasından inceden süzülür semaya.  Mavinin her tonunu barındıran gökyüzü , yedi rengi de alır arasına. Kısalır geceler, ayrılığın sancısını çektiğin sonbahar kadar uzun sürmez.  Kışın fırtınasından ziyade meltem rüzgarları eser.Denizlerde git gel dönemi başladığı gibi ruhumuzda da aynı dönemi yaşarız. Daha çok  kalbimizde yaşanır. Yinede güzeldir ilkbahar.  Kışın sokakta sessizlik hakimken , ilkbaharın cıvıltıları huzur verir.

YAZ
Güneş,kum, deniz.  Bu üç sihirli kelime tanımıdır yaz mevsiminin. Dinlenme tesislerinin dolup taştığı, otobüs firimalarında bilet sıkıntısının fazlaca yaşandığı mevsimdir. Çokca planların yapıldığı hayallerin kurulduğu mevsimdir. Önümüzde mavinin uçsuz bucaksız uzandığı deniz, yanımızda en sevdiğimiz olsun.Şurada da paraşütten atlayan ve adrenalinin doruklarına ulaşan insanlar. O dağın arkasında karavanla tatil yapmaya gelen çift olsun.Balkonlarda akşam serinliğinin sefasını süren , kahve içen evebeynler olsun. Sokakta oynarken düşen , ağlayan çocuklar ama aslında çocukluğundaki düşüşlerinin kıymetini bilmeyerek ağlayan çocuklar olsun. Arkadaşlarıyla kampa giden gençler. Piknik için yola çıkmış ama mangalın başına bir türlü geçmeyen
uyanık arkadaşlarda olsun. İşte tüm bunlar tanımıdır yazın. Yeni aşkların, başka durakların, sevginin en sıcak olduğu mevsimdir yaz.  Bir o kadar da geçici.

Şimdi tekrar söyleyeceğim. Ne zaman bir mevsim olur tenimde ?
-Mevsim rüzgarları ne zaman eserse.

19 Temmuz 2015 Pazar

Tren Garı



Bugün günlerden pazar.Ailelerin kahvaltı masasında buluştuğu, mesai saatleri olmadan, alarm sesiyle
değilde vücudun uykusunu alınca kendiliğinden uyanıldığı gün. Bugün günlerden pazar.
Oturmuşum balkonumda, öğlen vakitleri , oysaki çok sıcak olmasına rağmen kımıldamıyorum yerimden.Güneşin
tüm sıcaklığını hissederken bir şeyi fark ettim. Ben artık bir şeyler hissedebiliyorum. Açıkcası bunu güneşle mi
fark ettin diyeceksiniz belki evet. Neden mi? Eskiye dönüp baktığımda böyle değildim.
Güneş mi açmış , bardaktan boşalırcasına yağmur mu yağmış, soğuk rüzgarlar mı esip dururmuş. Hiç birini bilmem
ve bilmediğim gibi ilgilenmem. Kalın güneşliklerimden hariç pek  bir yaşam belirtisi göstermediğim o zamanlar.
İster istemez dalmışım düşüncelere.
 Hissedebilmek sizce nedir desem herkesden pek çok farklı cevap gelir. Bence hissedebilmek bu hayatta rabbimmin
bize armağan ettikleri arasında en güzel olanı. Acısı da güzel tatlısı da demişler ya. Öyle birşey hissedebilmek.
Cananın canından can koparırken aşk , kaybolmuş küçük bir çocuk gibidir duyduğun o korku.
Yürüdüğün esnada hangi sokağa gireceğini bilemezken, endişe dolu adımlarda devam edersin sevgiyi aramaya.
Merhamet ile sevgi  farklı kavramlardır biline. Zorda kalıp sığındıysan en güvenmediğin adama, onun sana gösterdiği
şevkate aldırma, acıma duygusundan gelen merhametten ibarettir kocaman okyanus sandığın o küçük damla.
Tüm bunları aynı anda hissederken keder çöker tepene. Hüznün sağırlaştırır seni artık. Onca kalabalığın arasında
kendi sessizliğinden başka sesi duyamaz hale gelirsin. Ağlamaklar yetmez hayata tutunmaya, ama gülmenin de sınırı olduğunu
fark etmişssen yapacak pekte bir şey olmadığını görerek körleşirsin.
Çaresizlik seni ahmak bir insandan farklı kılmaz.Dünyanın bütün renkleri önündeyken griye mahkum kalırsın.
Neden bilmem ama kiminki siyahtır, kimin gördüğü renk ise sadece beyaz. Bense neden gri ? bu beni düşündürüyor.
Hep alacalıkların içinde kararsızlıkların süregeldiği bir hayatı yaşamış bulunmaktayım.
Ama dedim ya bugün mutluyum. Artık bazı şeyleri hissedebiliyorum. Birinin yanında olmayı istemek, onu merkeze alarak değilde
merkezde bir bütün olarak hayaller kurabilmek , oturup usulca sevebilmek, sinirlenerek özlemek, hakimiyetsizliğini fark ederek
onunla vakit geçirmeyi istemek. Tüm bu saydıklarımın bana o kadar  uzak olduğu zamanların geride kalmış olduğunu görmek beni sevindirdi.
Ufak ufakta olsa ruhum bedenime geri dönüyor. Tıpkı bir tren garında rayların sessizliğini dinlerken, karanlığında kaybolmuşken,
ufuktan gelen trenin ışıkları gibi.

7 Temmuz 2015 Salı

Bakın Bayım

Balkonlu evleri pek severdi, karanlığın kuşattığı o gökyüzünü yıldızlar aydınlatırken en çok dolunayın verdiği aydınlığı izlemeyi severdi, kadın. Elinde kahvesi olmalıydı mutlaka ve bu sıralar da yanı başında duran ,dumanı semaya dağılan sigarası da olmazsa olmazıydı. İçinden gelen kimi zaman coşkulu kimi zaman da hüzünlü ,sakin melodileri dinlemenin tam zamanıydı. Her melodi biraz yağmur, biraz kahve, biraz güneş ,çokça sevmek ve muhabbet doluydu.Hava esintiliydi biraz, sıcak ama serinleten bir meltem.Tıpkı mevsim rüzgarları gibi. Kahvesini yudumlarken tek bir düşüncesi sarmıştı etrafını.Yanına bir bay oturtturdu kadın, düşüncelerinde. Ve konuşmaya başladı , artık sığdıramıyordu içine.Sabredip sesini çıkarmadığı sıkıntıları yerleştirememişti bir türlü melodilerin aralıklarına. Seslendi kadın.

Bakın  bayım, sizden bir beklentim var. Ürkmeyin, korkabileceğiniz kadar büyük şeyler istemiyorum.
Sadece başımı göğsünüze  yasladığım da siz elinizle yüzümü çevirmelisiniz. Sevgiyle beni tüm kötülüklerden saklamalısınız. Dudaklarınızla kötü sözlerden, gölgenizle kötü insanlardan ve nefsinizle günahlardan.

Düşündürmüştü adamı bu cümleler.Biraz duraksadıktan sonra seslendi adam.Seni uzaktan seviyorum.Yakınlaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan.Şimdiki sevgilerin etrafını beklentiler
kaplamış.Bense seni hiç bir şey ummadan, bir istekte bulunmadan seviyorum.Seninle paylaştığım en güzel sır bu , sessiz sedasız seviyorum. Belki bir mum alevi gibi.

Bölündü cümleler kadının yutkunuşuyla. Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti kadın.

Bakın bayım, "Sırf yanmaya devam etsin diye geceleri gündüze yeğliyorum. Lakin ateş bu düştüğü yeri yakar. Yakma beni."Sevginiz benden bile güzel olmalı, benden bile özel. Bu sırrı kimse bilmiyor, bilmeside gerekmiyor.Beni iyi dinleyin bayım.İyi kavrayın kelimelerimi , çünkü bazı anlamlar kelimelere yetmiyor.Sizin gibi bir adam büyük lüks.Ne size sahip olmanın derdindeyim, ne de kendimi kanıtlamak.Sadece tek derdim sıcak bir kalp. Anlatmak değil derdim , sadece paylaşmak kelimeleri.

Adam fazla duygulanmıştı, baktı usulca kadına. Gözlerinde ki dinginlik , sesinde ki samimiyet kendine getirmişti onu.Dolunayı seyrederek devam etti adam.

Ben senin ismini, benliğini, dürüstlüğünü tutuyorum kalbimde birde ruhumda. Söylediğin gibi ürkmüyorum senden. Kaygılarını biliyorum , yalnızlıklarını, kırgınlıklarını, hırsını ve inadını da. Henüz bazılarını gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir ödül verdin bana ne bir ceza. Cennetini de yaşadım , cehennemini de. Seni olduğun gibi sevdim ben.

Kadın mutlu olmuştu işittiklerinden, ona bakınca hissettiklerinden.Son melodilerini dinliyordu o an.
Devam etti kadın.

Bakın bayım, ben sizi olduğunuz gibi kabul ediyorum. Değiştirmeye çalışmadan. Neden biliyor musunuz? Artık ben sizde huzur buluyorum.Bana olan sevginizi hissettikçe,huzurla doluyorum.
Her şeyi olduğu gibi kabul ediyorum. İnsanlığın belli serüvenini takip ediyoruz her birimiz.
Tıpkı bir labirent gibi yaşam boyunca farklı yükseklikte duvarlar çıkıyor karşımıza.
Yalanı , samimiyeti, ihaneti , dürüstlüğü, adamlığı, karaktersizliği , yokluğu ve birde zenginliği.
 Hepsiyle hayatımız boyunca karşılaşıyoruz. Size kesinlikle söylemeliyim , sizde ki samimiyeti ,
dürüstlüğü adamlığı gördüğüm sürece zenginliğiniz çok mühim değil. Şanslı olduğunuzu belirtmek isterim , çünkü yokluk başlı başına kapınızı çaldığında, kapının ardında iki kişi duracağız. Siz hiç merak etmeyin.Size bir ödül veremediğimi söylemiştim ya hani ,kabul buyursanız  kalbimi bahşetmek isterim.Bilmelisiniz ki aynı gökyüzünün altında yaşadığımız sürece, gözlerimizi aynı güneşe açıp, dolunayı birlikte izlediğimiz gecelerdeyanı başınızda olacağım.

Adam anlamıştı kadının derdini. Derman olmuştu ona. Kadın ise mutluydu,
çünkü artık düşünceden ibaret değildi adam. Kanlı canlı karşısındaydı. Uzanmıştı kadının dizine.
Tebessüm edişi küçük bir çocuğun beklentisiz mutluluğundan ibaretti.Kadın önce kirpiklerine dokundu adamın.Fazla muazzam gözüküyordu.Sonra sakallarını sevdi. En çok masumiyetini sevmişti adamın. VE kadın sadece sevdi , sadece sevdiğinden anlatıyordu tüm bunları. İnsanlar yazıyor sandı.

28 Haziran 2015 Pazar

İçimde ki Melodiler

Yağmur misali bardaklara doldum bugün, taşırmaktan bıkmadılar. Bir sürü seçenekler sundum tabiat gibi. Yetmedi , yetinemediler. Serinliğim var dedim. İstediğin kadar sıcaktan bunal , serpirilim yüreğine, yağmur gibi. Meğer kanunlara aykırıymış. Doğa deyip geçmemek lazım , orada bile işleyen kurallar var. Bu yüzdendir tabiat gibi esir ve yoksul oluşum.

Cahit Zarifoğlu' nun çok sevdiğim bir dizesi vardır. Sizinle paylaşayım : "Bu kaçıncı gecedir, kendi kendime onunla konuşuyorum." der üstad.
Hiç tutmadım sayısını geçen günlerin, çetele tutmak kalanların asli görevlerindendir oysa ki. Yine de bunları burdan hiç okuyamayacağını bilsem de gidenim,  ben yinede konuşayım seninle.

   En çok seni sevdim,
   En çok sana kızdım,
   En çok senin yanında olmak istedim,
   En çok sana ağladım,
   En çok sana doymadım,
   En çok seni izledim uzaktan , sen bilmezsin ama
   En çok sana sarıldım dokunmadan.
   En çok ben sevdim seni,
   En çok sana bağlandım,
   En çok sana haykırdım gitme diye
   En çok sen duymadın beni..

15 Haziran 2015 Pazartesi

Sansürsüz samimiyet !

Sinir hücrelerimin amına koyulduğu bir gecenın sonundayım.Beni çıldırtmak için sanırım butun dünya el ele vermiş. Ulan zateeen butun gün işte çalışmışım 10 saat borumu lan. Bide gıt akşama misafir ağılar.neymiş günmüş. Bende bır bayanım ama günlere karşşıyııııım arkadaşım ! temizliğydi mutfagıydı o yorgunlugun üstüne geberiyosun. Üstünden dozer geçmiiiş geçmemiş. Valla kimse kusura bakmasın ben böyle düzeni sikerim.Hadi bunu geçtim akşam olmuş annem hepimizi elden geçirdi.BE mubarek kadın bı dınlen bı durul dimi yoook nerde. Ne incisi kaldı ne merdiven. Söylen söylen bi hal oldu kadıncağız.Ama hepsi anneannemın yuzunden . Ulan kadının canı kendıne zoor yetıyo   nıye uzerıne gelıyon. Neymiş ikilere ka badana yapmışlarda yerleri mustafa silmemeişte nıye gitmemiş.LAn o eve üç maaş giriyo üç.Kızım nasılsın deemez saçma sapan sikimsonik muhabbetlerden ınsanın canını sıkıyor.Taaabi sonra eve babam gelir bi postada onla kavga.Ay yemın edıyorum içimden çatlıcam öyle bi şiştimm ki anlamamam lan ama öyle boye değil.işin edebiyat ksıı,mını düşünmeden dırak yazıyorum zaten beynım olmuş mal ağlamaktan . kafam zoooonk zooonk ötüyo. Tabiii tüm bu olayların üstüne farklı şeylerde yaşadım.Gece devam edıyor bense merak ıcerısındeyım.

Yani anlayacağınız delireceğim ama vakit bulamıyorum !

9 Haziran 2015 Salı

Canın Sağolsun !

Yılların verdiği bir alışkanlık mıdır bu ? Ya da bana bıraktığın en büyük armağanın mıdır , yüreğimi sıkıştırıp nefesimi daraltan hevesin ? En büyük alışkanlıklarımın arasındadır ağrı bağımlılığım.Ne zaman ki hevesin yüzünden nefesim kesilse ağrım şiddetlenir benim.Bu öyle bildiğiniz gibi dıuuygusal bi acı değil bahsettiğim. Ağrı bağımlısı oldunuz mu hiç? Sanırım ben en büyük tiryakisiyim. Midem den başalayan kıramplar tüm vücuduma yayılarak kasılıyorum. Üstelik bütün bu üzüntüleri bana yaşattığı halde hiç kasmayan bir adam için. Yinede canın sağolsun !

İçinizde ki tüm çocuğu ona sunarsınız. Korkusuzca o minik kalbinizi ardına kadar ona ait olan sevginizle doldurabilirsiniz.Bütün şirinliklerini onu mutlu etmek adına yaparken aynı zamanda da en sinirlendiği anda hanfendiliğinizi koruyarak sabretmesini öğrenmişseniz.Size yapmış olduğu hataları  zamanla sineye çekerek bir sır gibi saklayıp ne olursa olsun ağzı sıkı olmayı başarabilmişsinizdir bir çok kadın olarak ki bunu içinizdeki sevginin sadık oluşuyla sağlamışsınızdır. Hayal kırıklığı yaşamaktan başka bir şey elde edemeyerek  kalbimin içini kırıklarla dolduran adam,  yinede canın sağolsun !

Bütün saflığımla senin büyük itiraflarını kalbullenmiş bu kadın bilmediği çok şeyin olduğunu, yazıp yazıp silinenlerin, dile gelip ifade edilemeyen daha büyük itiraflarının olduğunu biliyor ama yinede canın sağolsun ! Küçük yalanlarının bende bıraktığı büyük izleri unutmayarak bir kez daha söylüyorum , bana her açılmak istediğinde bir deniz , sığınmak istediğin bir liman , kopmak istediğinde ise en büyük fırtınan olsam bile yinede canın sağolsun !

Kadın sahip çıkar inanmışsa aşkına. Kadın bekler o adamı, erkeği kabullenmişse zamanın da hatta onun gibi kimseyi benimsemeyeceğinin farkında olarak sadık kalır aşkına. Zaten gerek yoktur sevmesi için sevgiliye. Yinede ister başını omzuna koyabileceği bir adam.Ama adam gibi adam olacak ki onun verdiği huzuru başkasında bulamayacak kadın.Zaten gerek olmadığını bilir kadın bir başka huzura.Küçücük kalbine bunca ağrıyı hapsettiğin  kadını hayatla dalga geçmek zorunda bıraktığın için , onu mecburiyetten ağız dolusu gülümsemelere muhtaç ettiğin için yinede canın sağolsun !

Biliyorum, sana karşı hiç bitmeyen bu tutkunun gücüne tanıksın.Çünkü göze alabilendir kadın, çekip gitmeyide, sahip olduklarının yaşattığı umudu, mutluluğu ve tüm bunlardan vazgeçmeyi, karşılık beklememeyide. En güzel derdimdir ağrın , yinede canın sağolsun !

Evvet beyler ! 
Zordur anlamak bizleri . Belki de anlamak için benzemek gerekir.Anlayanlarınız da var elbette.Lakin
kulaktan dolma cümlelere , birer beyhude inanç gibi esir kalanlarınız  da var elbet  , lafım olaki sizlere. Kadın şöyledir , kadın böyledir dedim. Bir kadını tanımaya soyunmak zor lakin keyifli bir yolcuğa çıkmaktır ama size bir kadın olarak söylemeliyim ki asla ezbere düşünüp, davranmayın çünkü  hangi gizeme  sahip olduklarını bilemezsiniz. Hangi sırra kalem bastıklarınıda.Dedim ya bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına.

Yinede beyler, canınız sağolsun ! :)

5 Haziran 2015 Cuma

Sultanım

Hayatıma dair en önemli sebebim annem.Kişiliğime , yaşantıma ekleyebileceğim ne varsa bütün sebeplerimin en önemli noktasıdır annem.İnsanlar yaşamları boyunca çok fazla sorunla karşılaşır.Bazen bunları tek başına   idare etmeye çalışmak çoğunuzun başına gelmiştir.Bu sorunlar belli bir seviyede sizi etkiler.Ağır gelir bazı insanların karakter namında eksik olmaları.Bütün bunları sen sesini çıkarmadan fark edebilen tek varlıktır anne.Bir bakışınız herhangi bir olayda verdiğiniz en ufak tepki bir anne için en büyük ipucudur neler olduğunu anlaması için.Eğer sabretmeyi öğrenebilmişsem bunca yaşanmıışlığımda, yeri gelip içime atmam  yeri gelip altta kalmadan insanlara haddini bildirmem ve bütün bunları yaparken kendimden taviz vermemem.İşte tüm bunlar annem sayesinde.Bir kızım olursa ilerde bana benzeyen, kesinlikle tek örnek alabileceğim kadındır annem, Bir evlada hem arkadaş hem dost hem abla hemde anne olabilmek adına.Hangi kelimeleri dökersem dökeyim bu mısralara bütün tümcelerim anlamsız kalır ona olan sevgimi ifade etmek adına.İçimden gelen tüm dünyaya haykırabilmek onun harika  bir kadın oluşunu.Anneme karşı en svdiğim hitaptır "Sultanım".  Neden derseniz benim sadece mutluluğumda yanımda olmak değildir annemi sultanım yapan.Ben bile bile hangi hataya düşersem düşeyim bana bunun doğru olmayacağını söylediği halde yine gelip elimden tutup kaldıranımdır.Aramızda ne kadar kızacağınıda bilsem gizli birşeyin olmaması kadar mükemmel bir rahatlık olamaz.Ellerini hiç çekme üzerimden benim tanıdığım en iyi kalpli kadın.Seni canımdan bile fazla seviyorum..

2 Haziran 2015 Salı

Liman

İhanetin büyüğü küçüğü olmaz derler.Oysaki olur. İnsanlar en büyük ihaneti geçmişini unutarak yapar.Benim geçmeyen geçmişim hep şimdide duruyor.Bu durumu daha da zorlaştıran tek şey anılar.
Sanki bunun için verilmiş en büyük ceza.Affedersin senin bu konu hakkında ne kadar büyük bi katkı payın olduğunu unutmuşum.Başka kollarda yorulup her seferinde bende dinlenmeye geldiğin için, dalgaları durgun ve beni yormaz diye düşünerek,  bu kadını sığınabileceğin tek liman olarak gördüğün için katkın büyük.Hiç mi düşünmezsin bu kız bu kadar uzun zamandır hiç mi yorulmadı tek başına severken diye. Düşünseydin eğer cezalar yerine ödülüm olurdun.Ardımda bırakmayıp yanımdan hiç ayırmadığım anım olmaktansa yanımdan hiç ayıramadığım olurdun.Üzülme, senin bıraktığın hiç bir şey ardımda kalmadı benim.Oysaki ben erişemeyeceğin kadar uzağındayım senin.Çünkü bilerek ardında bırakılanlar en uzak şey olur insana.
Uzaklık demişken ayrılıktan yana bahanelerin en güzelidir.Sevmeyi bilmeyenlerin en güzel papatyasıdır uzaklık.Mevsimden mevsime açan bir papatya nasıl bahane ederse zaman dilimini , sevdayı bir papatya sananlar içinde öyledir uzaklık.
Hayatımızda bazı değişimler sevmek ve ayrılmak döngüsünü sağlar.Oysaki bu zamana kadar değişen insanlara öfkeyle yaklaşırken şimdi gıptayla bakıyorum.Ne kadar da güzel başarılar sağlayabiliyorlar hayata karşı daha da sağlamlar.En azından karakteri sağlam insanlara göre daha az yıpranıyorlar.
Değişmek konusunda sınırları zorlayan benliğimin daha ne kadar tahammül edebileceğini bilemiyorum.Gün geçtikçe daha fazla zorlandığımın farkındayım ama inadım sağ olsun ! Vazgeçmemem konusunda fazla kararlı.Kendi kendime direnebilmenin ve sınırları zorlamaya haddinden fazla kararlı.Yinede bütün samimiyetimle sana bir itirafta bulunmalıyım.
Bak sevdiğim ; düşündüğünün aksine ben değişmedim.Sadece olmayacağını anladım.Artık soluklandığın bir liman olamayacağım.Yani anla ki sevdiğim; kendimi tanıdığım için vazgeçmiyorum senden.Unuttu ya da unutur diye düşünme. İsmin geçince kalbime dolan bu sıkıntı hiç azalmaz.Gözünün önüne getir sana çırpınışlarımı, de ki bu kız vazgeçmişse yorulmuştur,gerçekten yormuşum onu.Lütfen, kırıldığımı anla, neye paramparça olduğumu gör. Her şeyini kabul ettiğim halde bir gelip bit gitmeni sindiremediğimi bil artık özür dilemek için bile geldiğinde beni bulamayacağını fark et.
Gideceğini bildiği halde her gelişinde kalbimin hızlı hızlı büyük bir heyecanla sana tekrar nasıl koştuğunu ve kendimi bir kez daha arkandan bakarken bulduğumu unutmayarak , her ne kadar yorgun olursan ol, tüm bunları aklından çıkarmayarak lütfen dönme artık bu limana.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Bugün Günlerden Ada

Sabaha açtığımda gözlerimi,bir ağırlık vardı kalbimde.Etrafı inceledim epeyce, perdem ardına kadar çekilmiş,
odamın içinde güneşten, ışıktan en ufak bir tavır yoktu.Belli ki  küsmüş bana, kendimi bunca karanlığın içine emanet ettiğim için.Uzanmaya devam ettim öylece sonradan fark ettim ağlıyorum.
İnsan gözünü kapattığı anla birlikte sabah uyandığında ağlar mı? Hiç mi durmak bilmez gözlerim? Onlar da mı bana küs?
Belki de gülmeye hasret.Tamda o an içimden geçti, ada. Bugün günlerden ada.
Kahvaltıyı felan bir kenara bıraktım, neşeli olmasam bile usul usul hazırlandım.Sonra adadaydım.
Kahvaltı işini hallettikten sonra oturdum denize sıfır o güzel dalgaların dibindeki kayaya.
Kulağıma usul usul fısıldayan ve beni hiç terk etmeyen sıla boşver diyordu boşver.
Orada kaç saat oturdum bilmem ama uzun zamandır bu huzura hasret kalmışım,onu anladım.Denize açtım kollarımı,sarmaladım o huzuru.
Neyim varsa bilinmeyen anlattım ,dalgalara. Kalbimde olan o ağırlık hafifledi gibi.Bir yudum taze soluk verdi ada.Yanımda saygılı dostlarımdan biri.Adayla birlikte oda
dinledi beni.Ada bugün hayatıma ayrı bir güven verdi.Deniz huzur verdi dalgalar ise mutluluk.Hala bir şey eksik kaldı bende.Amaç.Hayat amacım neydi ? Bende bilmiyorum.Ama farkındayım bir gün ada bende bunu da başaracak.

Peki ya siz ?

Sizin hiç bir adanız oldu mu? Yaşamın uzun  ve güçlü yollarında size bir yudum taze soluk verecek, yolunuza dinç olarak devam etmenizi sağlayacak bir adanız var mı?
Sınırsızca herşeyi paylaşabileceğiniz bir dost,
birlikte çıkacak kadar güven duyduğunuz bir arkadaş, size daima huzur ve mutluluk verecek, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi?
Size gelen, sizin gittiğiniz, sizi bulan, sizin bulduğunuz kaç adanız var çevrenizde?
Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada bulmuşsunuz kendinize?

12 Mayıs 2015 Salı

Keşke ve iyiki

Bu yazımda ise bencelerimden bahsetmek istiyorum sizlere.Hayat dediğimiz kavramın , yeri geldiğinde bize yaşanması güç gelen, yeri geldiğinde ise yaşamaktan büyük mutluluk duyduğumuz bu kavram bence ikiye ayrılır.Keşkelerimiz ve iyikilerimizden ibarettir.Mutlaka ki her insanın pişmanlıklarından doğan keşkeleri vardır.Herkesin olduğu gibi benimde var.Malesef ki " yaptığım , yaşadığım hiç birşeyden pişman değilim" cümlesini kuramıyorum.Yaşayarak öğreniyoruz ve buna dayalı olarak tecrübelerimiz oluşuyor.Böylece hayatımızda iyiki'lere yer açıyoruz.Keskelerimizin bize pişmanlığın yanında armağan ettiği acılar meydana getiriyor emin olarak yaşadğımız iyikileri.
Lafı fazla uzatmışım gibi geldi.Aynı fikirde olmamıza ne çok sevindim  o halde şimdi size en büyük keşkemden bahsedeyim : birini tanımadan sevmek.Siz siz olun birini tanımadan sevmeyin,Çünkü siz ona koşulsuzca içinizdeki samimiyeti, güveni,sevgiyi sunmayı kabul edersiniz.Oysaki ne karekterinden ne de onunla ilgili herşeyden  bi habersinizdir. Hiç tanımadan nasıl sevdin ? de diyeceksiniz elbet.İnanın bununla ilgili ne bir fikrim ne de bir açıklamam var.Öyle uzaktan, kokusunu bile bilmeden sevdim.Keşke elimizde bir imkan olsaydı da neyin ne olacağını bilerek sevebilseydik.Ama ona dair hiçbirşey den pişman değilim.Evet , acı var.Zamanla geçtiği felanda yok ama o benim bin dermana değiştirmek  istemediğim tek derdim.Varsa böyle bir derdiniz , oluruna bırakın. Ve benim en büyük iyikim ise babam. Her seferinde bana olan sevgisini , inancını ve güvenini ispatlayan kocaman yürekli adam.Ben ona çınarım diye hitap ediyorum.Bilirsiniz babalar çınar ağacı gibidir.Meyvesi olmasa bile gölgesi yeter.Ve şimdi hayatınızda ki keşkeleri bir kenara bırakıp iyikilerinize önem verin.Ben sizlerle paylaşmak istiyorum.İyiki böyle bir babam var.İyiki can dostum diyebileceğim insanlar hayatımda var.İyiki en büyük keşkem hayatımda, her an yanımda , her derdimde , sevincimde benimle.Ve iyiki babama bu kadar benziyor.
 Son birşey benden size, umarım hayatınızda keşkelerden çok iyikileriniz yer alır.

8 Mayıs 2015 Cuma

Bilmediğimiz Duraklar

Bilmediğiniz bir  durakta beklediniz mi hiç ? Öncesini bilmediğinz, bildiklerinizin ise size yetmediği oldu mu hiç ?
Sonrasından  bahsetmiyorum bile çünkü bilseniz beklemezdiniz.Beklemek dedim de ; yorgunluktan ruhunuzun feri söndüğü,
nereye gideceğini blmeyen kaybolmuş küçük bir çocuk gibi mesela.Hangi sokağa girserseniz girin karşınıza çıkmazlardan başka birşey çıkmadığı oldu mu hiç ?
Çok fazla sokakların arasında dolaştım.Saat belki gece yarısı belki güneş doğarken.Bazense öğle vakitleri, güneşin en tepede olduğu saatler.
Ama bu işi en çok gece seviyorum.
Hele dolunay zamanlarıysa.Fark eder mi ki hangi vakit olduğu , çıkmazlardan başka bir sonuca varamıyorsanız eğer.
Bende belkiyorum ama nerde,kimi?  Bunun hakkında bir fikrim yok
Beklemek deyip duruyorum da beklemenin de bir adabı vardır oysa ki. Size bundan bahsetmek istiyorum.
Bazen çok değer verirsiniz ve karınca bile kararınca severken siz kararından fazla seversiniz.İşin ilginç tarafı karşınızdakini de öyle bilirsiniz.
Hiç bilmediğiniz pencereleri açar size.Açması da yetmezmiş gibi , o pencerenin önünde renk renk menekşeler yetiştirmesini öğretir.Zaman geçer tabi ama siz bilmezsiniz;
zamanın sizi bir rüzgar gibi devireceğini.Devrildiğiniz yerde kalakalırsınız, sizinle beraber menekşelerinizde teker teker devrilir.Onlar sadecce birer çiçek değil ,
siz benden iyi bilirsiniz.Onlar aşka dair umutlarınız,inanclarınız ve hayellerinizdir.Öylece kaldığınız sırada Ahmet Kaya misali menekşe kokusunda onu ararsınız.
Oysaki menekşelerin kokusu olmaz.Öyle bir bekleyiş içinde kendinizi bulurusunuz.
Tam da o gün herşeyin normale dönmesi için değil de; İşlerin bundan daha kötüye gitmemesi için dua edersiniz.Herkesin aşk hakkında bir fikri vardır elbet.Aşk sizce nedir desem
binbir cevap gelir birbirinde güzel olan.Bence aşk;karşılıksız sevebilmektir,güzel sevebilmek, çektiğin acılardan , ayrılığın sancısından şikayet etmememktir.
Bin dermanıda olsa insanın değişmediği tek derdidir.Aşkın aynasıdır ayrılık, bekleyişse ayrılığın çocuğu.
Ya dillendirmeyin sevdanızı ya da küfretmeyin sevginize.Ya şikeyet etmeyin sancılarınızdan ya da gebe kalmayın ayrılıktan.

İnançlarınızın Önemi

İnsanların değişimi ne boyutta olabilir ? Ne kadar sürede tamamlanabilir , yada bi süresi olmadan sürekli devam eder mi?
Hayatın size sunduğu fırsatlarını her zaman çok iyi değerlendirmemiş olabilirsiniz.Hatta bunun için üşenmiş,
fırsatı değerlendirmekten ziyade geri tepmiş bile olabilirsiniz.Bunu çokta sorun etmeyin. Önemli olan içinizde ki inanca sahip çıkabilmek.
İnanma iç güdünüzle aranızın nasıl olduğu hakkında bi fikrim yok ama inançlarınızla aranızı iyi tutarsanız bu sizi özgüvenli kılar.Ve buda başarıyı beraberinde getirir.
Başarı dediğimiz şeyi sadece maddiyat anlamında algılamayın.Bir insan kendisiyle iyi anlaşabiliyorsa, başarabileceğinin farkındadır.Kişinin kendisini ailesinin yanında
huzurlu hissedebiliyorsa, can dostum diyebileceği biri varsa hayatında bu insan başarılıdır.Hayatın manevi alanında bir çok şeyi başarmıştır.Sevgili konusunu
pekte umursamayın , çok mühim değil.Neden derseniz şöyle ki ; insan kendini kimseye adamamalı.Hayellerini kimse için kurmamalı.Ve hayatını ne pahasına olursa olsun bir
başkası için değiştirmemeli, kişiliğinden taviz vermemeli, saygı duymayı ve güveni bilmeli.Bütün bunları gerçekleştirerek birleştirilmiş hayatlar varsa ortada
tek beden olmak kadar güzel birşey olamaz.Hayatta böyle başarılar sağlamış bir birey, kendinde güç kavramını hisseder.Bu his , bu ilke ; bütün bedenine , ruhuna işlemiştir.
Siz , siz olun kendinizi güçlü hissetmenize engel olacak hiç birşey için üzülmeyin.Kafanıza takıp, kendinize ait olan değerlerinizi düşürmeyin.Ve siz, siz olun
inançlarınıza bir tanrı gibi sadık kalın.